Ba-yıl-dım
Hepimizin kendisini bir yerlere ait hissetmeye ihtiyaç duyduğu anları olmuştur. Bir eve bir aileye..
Özellikle yaşamlarını ailesiz kurmak zorunda kalan insanların eksikliğini hiçbir şey dolduramaz. Onların aitlik kavramı en büyük eksiklikleridir..
-Gelelim kitabımıza-
Babamı Beklerken, yazar tarafından 1917-1936 yılları arasında kendi aile köklerini esin kaynağı alarak usta bir dille anlatılmış.
Dönem olarak Birinci Dünya savaşı, Büyük Buhran, çok sayıda insanın hayatını kaybettiği İspanyol gribi, Amarika'da 250.000 kadar kimsesiz, terkedilmiş, evsiz kalmış çocukların yetimler trenleriyle farklı ailelere gönderilmesi gibi gerçekleri gözler önüne sererek oluşturulmuş bir baba ile kızının bağlarını kurarken bulundukları kasabanın hikayesini ictenlikle kimi zaman güldürerek kimi zaman hüzün dolu şekilde anlatmıştır.
Kitabın ana kahramını 12 yaşında ki Abılene' in dilinden anlatılan kasaba hikayesini J.K. Rowling'in Boş Koltuk kikabına benzettiğimi söyleyebilirim. Fakat konu olarak çok ayrı..
Abılene' in annesi tarafından çok küçükken terk edilmiş, babası ile şehir şehir gezerek büyüyen, ait olduğu bir evi bağlı olduğu bir şehri bulunmayan bir çocuktur.
Günün birinde babası ile yolları ayrılacak ve kendini bir zamanlar babasının çocukken hayatının bir kısmını yaşadığı kasaba olan Manifest'te bulacaktır.
Severek okuyacağınızı düşündüğüm bu romanı kesinlikle tavsiye ediyorum. İnsanı sıkmadan düşüncelere itebilen harika bir kitap.