Crudus (çiğ, hazmedilmemiş, sindirilmesi güç) gibi crudelis (zalim) kelimesinin de kökeni olan cruor, derisi yüzülmüş ve kanayan teni ifade etmektedir: gerek sıradan çeperlerinden gerekse kendine eşlik edenlerden, bu du­rumda deriden sıyrılmış ve böylelikle, kanlı olduğu kadar sindirilmesi de güç olan, yegâne gerçekliğine indirgenmiş şeyin ta kendisi. Olduğu haliyle ele almak amacıyla ger­çek, kendisi olmayan her şeyden sıyrıldığı andan itibaren böylesine zalimdir — sindirilmesi güçtür: tıpkı, mahkumu bir af talebi için gerekli süreden mahrum bırakan, idamın gerçekleştirilmesine denk bir ölüme mahkumiyet gibi gerçeklik de, daima kısa kesmek amacıyla her türlü af talebini görmezden gelir.
İnsanlık durumu dediğimiz şeyde en keskin ve apaçık olan (şey) kanaatimce tam da şu noktada barınmaktadır: — hayvan­ların ya da cansız nesnelerin aksine — bilgiyle donatılmak lâkin kendi bilgisiyle yüzleşmesi için yeterli psikolojik kaynaktan yoksun olmak, bir bilgi fazlalığıyla ya da da­hası Andre Green’in de dediği gibi ayrım gözetmeksi­zin hem ayrıcalığını hem de yıkımını beraberinde getiren “fazladan bir göz” ile donatılmış olmak — kısacası, bil­mek “lâkin yapamayacak olmak”. Öyle ki insan, kendi ölümünün bilincinde olan, bilinen tek yaratıktır (tıpkı her şeye vaat edilmiş ölümün bilincinde olduğu gibi), fakat aynı zamanda ölüm fikrini kesinkes reddeden tek yara­tıktır da. Yaşadığını bilir, lâkin nasıl olup da yaşadığını bilmez; ölmek zorunda olduğunu bilir, lâkin ölmek için ne yapacağını bilmez.
Reklam
“Eğer bir hakikat, tabiatını bozmamızı ve hırpalamamızı kaldıracak kadar sağlam değil ise sarsılmaz bir cinsten değildir.” Ne kadar nefret edilir olsalar da çevrilmekte olan metnin — ister­se çok nitelikli de olmasın — ifadesel gücünü azaltsa da tamamen ortadan kaldırmayı başaramayan çeviriler için durum çoğunlukla böyledir. Çeviri-ihanet imtihanına da daima karşı koyan bir metnin niteliğinin kesin işareti tam da buradadır zaten.
... insan ge­nel olarak inanılırdır çünkü inanılmazdır, fanatiktir çünkü kararsızdır.
Anlayışsızlık zihinlerde ne kadar körelme üretirse, körelme de o kadar anlayışsızlık üretir. Clement Rosset'nin dediği gibi: "Ahlaki ne­denlerle dışlanma, dışlanana yönelik her tür anlama ve algılama çabasını önler, öyle ki ahlaki bir yargı her zaman çözümlemeyi reddi ve hatta düşünmeyi reddi ifade eder." Westermarck'ın işaret ettiği gibi: "Ahlaki dışlamanın ayırdedici niteliği, sadece acı vermek için acı verme içgüdüsel arzusudur."
151 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.