Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.13
KahveCan
KahveCan
@cnbrkdmr
DİKKAT
Bu profilde kitap , kahve görseli ve bolca alıntı paylaşılmakta bilginize……
#192039549
#200871836
#202007757
EGYM TEKNİKERİ
Çok güzel eğitirim
1420 okur puanı
Mayıs 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
“Yaşamak” adlı kitap, yazar Yu Hua’nın kaleminden çıkan etkileyici bir eserdir. Kitap, insan hayatının karmaşıklıklarını ve zorluklarını anlamamıza yardımcı olan derin bir öykü sunar. Yu Hua’nın akıcı ve anlaşılır dili, okuyucuları sürükleyici bir yolculuğa davet eder. Kitapta işlenen temalar arasında insanın içsel güçleri,insanların yaşadığı zorluklar dayanıklılığı ve yaşamın karmaşıklığı işlenmiştir. Bu eser, sadece Çin toplumunun değil, tüm insanlığın ortak duygularına dokunan bir nitelik taşımaktadır. Kitabın akıcılığı okurken sizi gerçekten de derinden etkiliyor… Kesinlikle herkesin okuması gereken bir eser …
Biz ne için varız ve ne için yaşıyoruz? Bunu kendimize sorduk mu hiç yada sormaktan mı korkuyoruz acaba ?
Kendi kabuğumuzdan çıkıp sadece neden varolduğumuzu aramaya cesaretimiz varmı ?
İşte yazarın anlattığı olay da tam olarak bu…. 20 li yaşlarında olan genç yaşadığı aşk acısının peşinden kabuğundan çıkarak kendi başına sınırlı imkanlarla yurtdışı seyahatine çıkarken bir sahafın ona hediye ettiği kitap ve Barselona’da tesadüfen tanıştığı james isimli bir adamla hayatı değişir ve gerçekten ne için yaşadığını anlar…..
Kitabın her satırı beni gerçekten çok etkiledi yaşanan olaylar gerçekten de ne için var olduğumuzu sorgulatır derecede….
Kitap hiç bitmesin istedim ama her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bu kitabında sonu vardı…
Her satırında her kelimesinde kendimizden bir şey bulabileceğimiz yaşanmış gerçek bir öykü….
Jack London’ın “Demir Ökçe” adlı eseri, distopik bir geleceği anlatan etkileyici bir roman. Kitap, toplumsal sorunları ve otoriter yönetimin yükselişini ele alıyor. Hikaye, baş karakter olan Avis Everhard’ın günlüklerine dayanıyor ve bu günlükler aracılığıyla okuyuculara bir gelecek vizyonu sunuyor.
“Demir Ökçe,” baskıcı bir hükümetin yükselişini ve toplumun nasıl değiştiğini detaylı bir şekilde anlatıyor. Roman, toplumsal adaletsizliklere ve sınıf ayrımcılığına odaklanırken, insanların özgürlük ve eşitlik için nasıl mücadele ettiğini anlatıyor.
Jack London’ın güçlü anlatımı ve karakter gelişimi, okuyucuyu hikayenin içine çekiyor. Ayrıca kitap, bugünün toplumsal meselelerine ışık tutan ve düşündürücü bir eser olarak önemini koruyor.
“ Demir Ökçe “Jack London’ın eseri, güçlü bir şekilde yazılmış ve düşündürücü bir okuma sunar. Bu kitabı okuyarak, geleceğe dair önemli dersler çıkarabilirsiniz.Her ne kadar bazen okurken sıkılmış olsam da kesinlikle herkesin okuması gereken bir roman…..
Okur Takip Önerileri
“Maxim Gorki’nin ‘Küçük Burjuvalar’ adlı eseri, 20. yüzyılın başlarında Rusya’da geçen toplumsal bir drama. Eser, bir aile ve çevresindeki insanların yaşamlarını anlatarak, sınıf farkları, insan ilişkilerini ele alıyor…
Ana karakterleri Sasha, Olga ve Yevgeny olan bu aile, farklı sınıf ve düşünsel arka planlara sahip üyelerden oluşur. Bu farklılıklar, kitap boyunca gerilim yaratır ve ailenin yaşamlarını etkiler.
‘Küçük Burjuvalar’, karmaşık karakter analizleri ve derinlikli toplumsal gözlemleriyle dikkat çeker. Ancak bazı okuyucular için ki buna bende dahilim karmaşıklığı ve karakterler arasındaki çatışmaların yoğunluğu, kitabı anlamayı zorlaştırabilir.
Ben okurken bazen olayları takip etmekte zorlandım kısacası kitabı ne beğendim nede beğenmedim arada kaldım diyebilirim ama okuyacak arkadaşlara şimdiden keyifli okumalar dikiyorum …..
Bu bir beğenmeme incelemesidir
José Saramago’nun “Kabil” adlı eserini merakla elime aldım. Ancak ne yazık ki, bu kitap beni tatmin etmedi ve bazı hayal kırıklıklarıyla sonuçlandı.
Kitabı elime aldığımda büyük beklentiler içindeydim. Ancak, “Kabil”deki aşırı uzun ve karmaşık cümleler, metni takip etmeyi zorlaştırdı. Bu, hikayenin akıcılığını engelledi ve okuma deneyimimi olumsuz etkiledi.
Hikaye açısından, “Kabil” beni içine çeken bir derinlik sunamadı. Karakterlerin gelişimi ve aralarındaki ilişkiler yeterince derinlemesine işlenmemiş gibi geldi.
Kitapta işlenen temalar ve mesajlar oldukça soyut ve dağınıktı. Yazarın amacını ve kitaptan çıkarmamız gereken ana fikirleri anlamakta zorlandım…
Sonuç olarak, “Kabil” benim için hayal kırıklığı yaratan bir deneyimdi. Her ne kadar her okurun beğenileri farklı olsa da, bu kitabı okumayı düşünenlere biraz daha dikkatli bir şekilde yaklaşmalarını tavsiye ederim….
Sokrates’in Savunması, ünlü filozof Sokrates’in Atina şehrindeki mahkemede kendisini savunmasını anlatan bir kitap. Sokrates, ahlaki değerleri ve bilgi arayışını önemsediği için suçlandı ve ölüme mahkum edildi. Ancak Sokrates, düşünme özgürlüğüne olan bağlılığı ve akıl yoluyla gerçeği arama isteğiyle tarihe damgasını vurdu. Kitap, onun savunmasını ve felsefi bakış açısını içeriyor.
Dün kitabı okur okumaz hemen filmini izlemek istedim inceleme yazmak için ve şimdi incelememe geçelim fazla uzatmadan ;)
“Ray Bradbury’nin “Fahrenheit 451” kitabı ve film uyarlaması, düşünce provokasyonu ve sansürün tehlikeleri üzerine derin bir yolculuğa davet ediyor.
Kitap, kitapların yakılmasını konu alırken, film bu konsepti görsel olarak harika bir şekilde aktarıyor. Baş karakterimiz Guy Montag, toplumun kitap okumayı ve özgür düşünceyi yasakladığı bir dünyada itfaiyeci olarak çalışıyor - ama bu itfaiyeciler aslında kitapları yakmaktan sorumludur. Bradbury, bu dünyanın her yönünü detaylı bir şekilde tasvir ederken, film ise bu görsel dünyayı inanılmaz bir şekilde yansıtıyor. Bi nevi uzay çağı gibi diyelim….
Kitapta, kitapların yasaklanması ve sansür teması büyük bir vurgu yapılırken, film daha fazla aksiyon ve gerilim öğelerine odaklanmış gibi görünüyor. Bu, kitap ve film arasındaki belirgin bir fark olarak dikkat çekiyor.
Kitap yada film hangi formunu seçerseniz seçin, bu hikaye sizi derin düşünceye sevk edecektir.
Sonuç olarak, “Fahrenheit 451” kitabı ve filmi, distopik bir gelecekte düşünce özgürlüğünün neden bu kadar önemli olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor. Hangisini seçerseniz seçin, hem kitap hem de film sizi büyüleyecek ve derin düşünmeye teşvik edecektir.”
Ufak bir spoiler vermek isterdim ama hem kitabı okuyup hemde filmini izleyerek aradaki farkların nasıl olduğuna siz karar verin arkadaşlar herkese keyifli okumalar ve seyirler diliyorum ….
Kitap, bir adama bilinmeyen bir kadın tarafından yazılan mektuplarla başlar. Mektuplar adama, kadının hayatının farklı dönemlerini ve duygusal yaşadıklarını anlatır. Kadın, aşkının ne denli tutkulu ve çaresiz olduğunu ifade eder. Ancak, kadının kimliği biz okurlara hiçbir şekilde açıklanmaz, ( yada ben kim olduğunu bilemedim )bu nedenle kadın gerçekten “bilinmeyen”dir.
Mektuplar boyunca kadının yaşadığı aşkın yanı sıra kendi kişisel büyümesi, hayal kırıklıkları ve umutları da ortaya konur. Ancak, kadının kimliği ve sonu mektuplarla birlikte hiçbir zaman aydınlatılmaz.
Bu kitap, aşkın karmaşıklığını, insan duygularının derinliklerini ve özlemi ele alır.Stefan Zweig’ amcamızın ustaca yazdığı bu eser, bence okunması gereken bir eser….
Umarım fazla Spoiler vermeden anlatabildim herkese keyifli okumalar diliyorum….
Gerçekleri Anlatan Bir Kitap:
Günümüz dünyasının en büyük sorunlarına mercek tutan bir eser. Kitap, COVID-19 pandemisi, dünya yönetiminde etkili kişiler, manipülatif medya, ve doğal afetlerin arkasındaki gizemleri ele alıyor.
Corona Virüsü ve Pandemi: Yazar, koronavirüs salgınına dair kritik sorular soruyor: Virüsün kökeni ne? Neden bu kadar hızla yayıldı? Yapılan yanlışlar nelerdi ?
Güçlü Kişiler ve Dünya Yönetimi: Kitap, dünya olaylarını yönlendiren güçlü ailelerin varlığını anlatıyor. Onlar neyi amaçlıyor ve nasıl etkili oluyorlar?
Medya ve Manipülasyon: Medyanın, insanları nasıl yönlendirebileceğini ve bilgiyi nasıl manipüle edebileceğini açıklıyor. Gerçeklerden nasıl uzaklaşıyoruz?
Yapay ve Doğal Afetler: Kitap, doğal afetlerin ve yapay afetlerin insanlığı nasıl etkilediğini inceliyor. İnsanlar bu tehlikelere karşı nasıl hazırlıklı olmalı?
Bu kritik konuları ele alarak okuyuculara dünya olaylarını daha derinlemesine anlama fırsatı sunuyor. Kitabın sayfaları arasında yer alan bu önemli bilgiler, günümüzün karmaşık sorunlarına ışık tutuyor ve insanlığın alması gereken önlemleri vurguluyor. Herkesin okuması gereken bir eser!
Okuyacak arkadaşlara keyifli okumalar diliyorum…
“Sevgili kitap ve kahve dostlarım ,
Size hayatın içsel huzurunu ve anlamını bulmanız için derinlemesine düşünmeye ve Stoacılık felsefesinin büyük öğretmenlerinden biri olan Epiktetos’un öğütlerine kulak vermenizi öneriyorum.
Epiktetos’un öğütleri, sadece kişisel gelişiminize katkıda bulunmakla kalmaz, aynı zamanda yaşamın karmaşıklığını daha iyi anlamanıza da yardımcı olur. Onun felsefesi, iç huzurunuzu bulmanıza ve daha anlamlı bir yaşam sürmenize rehberlik edebilir.
Unutmayın ki, her şey bir yolculuktur ve Epiktetos’un öğretileri, bu yolculuğunuzu daha anlamlı hale getirmenize yardımcı olabilir.
Kitap çok kısa ama içindekiler çok uzun anlam kazandıracak şeyler….
Herkese keyifli okumalar diliyorum …
Epiktetos - Kendisinin Efendisi Olmayan Hiç Kimse Özgür DeğildirAslı Perker · Destek Yayınları · 20225,1bin okunma
Merhaba dostlar, kahve arkadaşlarım
Sizlere son zamanlarda okuduğum ve gerçekten etkileyici bulduğum bir kitaptan bahsetmek istiyorum: Matt Haig’in “Rahatlama” adlı eseri.
Bu kitap, hayatın karmaşıklığına ve günlük streslere karşı nasıl daha sağlam bir zeminde durabileceğimizi keşfetmek için harika bir rehber. Matt Haig, kendi deneyimlerinden yola çıkarak, yaşamın zorluklarına karşı nasıl daha dirençli olabileceğimizi ve iç huzuru nasıl bulabileceğimizi anlatıyor.
Kitap, doğanın ve basit yaşamın insan psikolojisi üzerindeki olumlu etkilerine de vurgu yapıyor. Beni en çok etkileyen şeylerden biri, kitabın içindeki derin öğretiler ve Haig’in samimiyeti oldu. Kendisini anlatırken duygusal bir bağ kuruyorsunuz.
“Rahatlama”, stresle başa çıkmayı, kendimize daha fazla zaman ayırmayı ve hayatın tadını çıkarmayı öğrenmemiz için bir çağrı niteliğinde. Eğer kişisel gelişim, mental sağlık ve iç huzur konularına ilgi duyuyorsanız, bu kitabı kesinlikle okumalısınız. Benim için büyük bir ilham kaynağı oldu ve umarım sizin için de aynı etkiyi yaratabilir.
Kısacası, “Rahatlama” kitabı, modern yaşamın karmaşıklığına meydan okumanıza yardımcı olacak bir rehber ve ben şiddetle öneriyorum.ben çok beğendim ve sizlerin de beğeneceğine eminim herkese şimdiden
Keyifli okumalar!
Anton Çehov’un “Altıncı Koğuş” adlı eseri, insan psikolojisinin derinliklerine dalmak için mükemmel bir fırsat sunuyor. Eser, bir akıl hastanesinde geçen hikayeleri içeriyor ve bu hikayeler, karakterlerin zihnindeki karmaşıklıkları ve yaşadıkları duygusal çatışmaları işliyor.
Çehov’un üslubu, her bir karakterin iç dünyasını çarpıcı bir şekilde yansıtıyor ve okuyucuları karakterlerin duygusal deneyimlerine derinlemesine dalmaya davet ediyor. Eser, toplumun akıl sağlığıyla ilgili bakış açısını ve insanların bu koğuşta nasıl muamele gördüğünü sorguluyor.
“Altıncı Koğuş,” insan doğasının karmaşıklığını ve insanların yaşadığı çelişkileri anlamaya yönelik bir derinlik sunuyor. Çehov’un incelikli anlatımı ve karakter gelişimi, bu eseri unutulmaz kılıyor.
Bu kitap, insanların içsel dünyalarını anlamak ve onların yaşadığı zorlukları değerlendirmek isteyen herkes için ilgi çekici bir okuma olacaktır.
Kitap, iki çiftin bir gemi kazası sonucu bir adaya sürüklendiği bir hikayeyi anlatır. Bu adada, köleler efendilerinin yerini alırken, efendiler de kölelerin yerine geçer. Eski efendiler kölelerin yanında zorlu çalışma koşulları ve baskılarla karşılaşırken, köleler yeni efendileriyle insanlık, sevgi ve saygı gibi değerleri keşfederler.
"L'Île des Esclaves", “ Köleler Adası “ sosyal sınıflar arasındaki rol değişimiyle birlikte insan doğasının derinlemesine incelendiği bir komedi-drama olarak bilinir. Oyun, toplumdaki adaletsizliklere, insan ilişkilerine ve önyargılara eleştirel bir bakış sunar.
Büyük Üstat Leonardo da Vinci'nin heyecanla beklenen başyapıtı "Son Akşam Yemeği" yarım kalmıştır. Milano'daki Santa Maria delle Grazie manastırının yemekhanesi için yaptığı resim üzerinde aylardır çalışamamasının Leonardo'yu yılgınlığa gark eden bir nedeni vardır. Çünkü Isa'ya ihanet eden havari Yahuda’nın kafasını resmederken esinleneceği ( yani tabiri caizse öyle bir şeref yoksununu nasıl resmedeceğini bilmediği için ) bir model bulamamıştır. Bu amaçla şehirdeki en kötü insanın peşine düşen Üstat, bütün sokaklar, meyhaneleri ve pazarları gece gündüz dolaşır. O sıralarda şehre gelen Bohemyalı bir tüccar, eski bir borcu tahsil etme peşindedir. Bir de şehirde görüp aşık olduğu bir genç kızı aklından çıkaramamaktadır.
Ve sonun da üstad Leonardo İsa ya ihanet eden bohemyalı şeref yoksunu haysiyetsiz cibilliyetsiz karaktersiz kişiyi bulur ve resmî tamamlar….
Bir Stefan Zweig eseriyle daha tanışma fırsatı buldum. Ay Işığı Sokağı, bana yine Stefan Zweig’in psikolojik çöküntüsünü hissettirdi. Az sayfada çok şey vadeden bu kısa kitap, bir an içerisinde bitecek türden sürükleyici.
Kitap ta toplamda 3 hikaye var
Ay ışığı sokağı
Leman gölü olayı
Leporella
Ay ışığı sokağı’nın hikayesi gemiyi kaçırdığı için hiç hesaplanmamış bir gece geçiren adamın öyküsü.
Leman gölü olayı hikayesi ise 1918 yılında bir yaz gecesinde Villanueva’da göle açılmış bir balıkçı tuhaf bir şey görür. Bitkin düşmüş çıplak bir beden gölde yüzüyordur. Fransa sahilinden beri yüzen adam bir Fransa’nın Rus askeridir. Rus askerin yaşadıkları vatan hasreti onu sonsuzluğa ölüme götürür…
Leporella hikayesi ise Evlilik dışı dünyaya gelen Crescenz’in hizmetçilik yaparak geçen uzun yıllarını anlatıyor. Patronuna olan bağlılık mı, saplantı mı, sevgi mi….
