O zamanlar batınınkinden hayli ilerde olan Bağdat'ın bütün o kültür havasını da getirir, o kibar hayat tarzının taklidi dayanılmaz bir cazibe kazanır. Doğu'nun kitapları batıya sel gibi akar.
Müddet içinde sağlanan bütün bağlanmaların yegane bağlanmayı teyit ettiği hakikatine visal imiş. Olma noktasının adı Türklük. Olamamaya da bir ad verilmiş: Her türlü çözülmenin bıraktığı bir leke Amerikalılık.
Ne yapmıştı Fahrettin Paşa Medine'de? Ümmeti Muhammed'in başına ne geldiğini Fahrettin Paşa biliyordu. Bu bilgisi ona adı "kutsal emanetler" diye geçen eşyayı İstanbul'a paha biçilmez Türk şehrine nakletme yükü yükledi. Günümüzde Müslüman kisvesiyle ile ortalıkta dolaşanlara sorulsa bu tutuma "tarihi eser kaçakçılığı" yaftası yapıştıracakları besbelli. İstanbul haricinde nerede kafir tasallutunda korunabilirdi Medine'de muhafaza edilemeyen! İstanbul ise üstünlüğünü dünyanın gözüne sokan Türklerindi.