"Ne yapacağıma kendim karar veremiyor muyum sence?"
"Eh işte... Belki bir tür özgürlüğe sahipsin, başparmağını nasıl istersen öyle oynatırsın. Ama başparmağın ancak kendi doğasına göre hareket edebilir. Elinden ayrılıp odanın içinde oraya buraya konamaz. Bunun gibi sen de bütünün içinde kendi yerine sahipsin çocuğum. Sen Sofie'sin ama aynı zamanda Tanrı'nın bedenindeki bir parmaksın."
"Yani yaptığım her şeyi Tanrı mı belirliyor?"
"Doğa ya da doğa yasaları. Spinoza'ya göre Tanrı-ya da doğa yasaları- olan her şeyin içsel nedenidir. Dışsal bir neden değildir Tanrı, çünkü kendini doğa yasaları aracılığıyla, sadece doğa yasalarıyla dışavurur."
Bir gün doğru kadın olduğumu bir adam fark ederse, ondan bir çocuğum olsun isterim. O adam sıradan biri olabilir. Yeter ki hayatı sevsin. Bende hayatı bulsun. Sen hiç içinde hayat olan birine aşık oldun mu?
Bir derin uykudaydım ölümün içinden
Açtım ki gözlerimi
Bir suyun gölgesi gibi
Kendisi adeta bir suyun
Ayakucunda sen oturuyorsun
Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum!
Derler ki geçmiş zamanlarda Gence şehrinde Ziyad adlı bir han yaşarmış. Onun çok güzel bir tabiatı varmış, hiç kimseyi incitmezmiş. Kimsenin hakkını kimsede bırakmazmış. Kısacası halkını adaletle yönetirmiş.
Anlatıldığına göre Ziyad Han’ı tanıyanlar, onun davranışlarına bakarlar dünyada ondan daha mutlu bir kişi yok sanırlarmış. Ancak adı sanı,