Mutlu olmayı nereden biliyorsan oradan uyan güne..
Bazı anlar vardır kalakalırsın hiçliğin kisvesinde.
İnsan kendi eliyle kendi hayatının ırzına geçebiliyormuş meğer..
Kansever bir ucubenin oyun yeri artık dünya.
Ve savaş severler çoğunlukta..
Rüyalardan sabah olmadan uyanılır, masallar çabuk biterdi bu ülkede. Bir çocuğun en uzun güldüğü an bile bir öğünlüktü, anladım...
Ve and olsun.
Ölü çocukların gözleri gülmedikçe, hiç bir mevsim yeşermeyecek..
Gökleri kuşlara,
Yerleri insanlara daraltmayın !
BİZİ BİZİMLE AZALTMAYIN ! "
Bazıları da çocuk sahibi olmak zor der. Kim demiş bunu? Çocuk ilahi bir mutluluktur! Küçük çocukları sever misin Liza? Ben çok severim. Düşünsene pespembe, minicik bir oğlan memeni emiyor, hangi kocanın yüreği ısınmaz ki bu manzara karşısında! Pembe, tombul bir bebek gerinir, keyif çatar, yumru yumru ellerine, ayaklarına, tertemiz, küçücük tırnaklarına bakarsın... Öyle miniklerdir ki gülesin gelir. Hele o her şeyi anlıyormuş gibi bakan gözleri... Memeni emerken minik eliyle göğsünü yoklar, dokunup oynar. Babası yaklaşınca emmeyi keser, kendini arkaya doğru atar ve sanki Tanrı'nın bildiği bir sebepten ötürü babasına güler Sonra yine memesine döner. Derken dişleri kaşınmaya başladığı için anasının göğsünü ısırıverir. Bir yandan da gözlerini dikmiş "Bak, nasıl da ısırdım," der gibi annesine bakar. Mutluluk dediğin de karı, koca ve çocuğun bir arada olması değil mi? Böyle anların uğruna neler affedilmez. Ama yok Liza, insanın önce kendisi bu hayatı yaşamayı öğrenmeli. Ancak ondan sonra başkalarını suçlamaya kalkışmalıdır!
"Türkiye'de kadın olmak zor; kadın ölmek kolay.!" demişti Ece Üner.
Şimdi ben bu yazıyı yazacağım da ne olacak? Neyi değiştirebileceğim?
Lanetliyoruz sadece lanetlemek geliyor elimizden...
Dönüp bakarsak lanetleyerek kadın cinayetlerini, doğa katliamlarını, terörü bitirebilecek tek milletiz. Bir şeyi kırk kere söyleyince olurmuş
her şey tükenir bir çocuğun gözleri hariç
ey güneşin gözlerindeki çocuk ey umut
suçsuz çocukluğumuz ulandı yorgun gençliğimize
kuş şaşırır kin öldürür çocuk bilir ışığını
çok geç öğrenilmiş bir sevdadır ayrılık
sevmeyi denemeye dayat yüreğini
yaşamdır kabarıyor yüreğinde
aşk ve dikenle ortaklaşa
Selahaddin, sadece kendi yakınları öldüğü zaman gözyaşı dökmez;
Bir kez, diye hatırlar Bahaeddin, Sultan'ın yanında Frenklere karşı at sürerken, ordunun keşif kollarından bir adam yanında ağlaya ağlaya göğsünü bağrını döven bir kadınla çıkageldi. Adam 'Efendimizi görmek için Frenklerin yanından kopup geldi, biz de getirdik onu' diye açıkladı. Selahaddin tercümanından kadını sorguya çekmesini istedi. Kadın dedi ki; Dün Müslüman çapulcular çadırıma girip küçük kızımı çaldılar. Bütün gece ağladım durdum , o zaman bizim şeflerimiz bana dedi ki; MÜSLÜMANLARIN KRALI MERHAMETLİDİR, SANA İZİN VERİYORUZ GİT ONU GÖR VE KIZINI SOR. O zaman ben de kalktım geldim, tüm umudumu sana bağladım. Selahaddin duygulandı ve gözleri doldu. Köle pazarında kızı aratmak için birini gönderdi ve bir saat geçmeden çocuğun omuzlarında taşıyan bir atlı çıkıp geldi. Kızın anası onu görür görmez yere atladı, yüzünü kumlara buladı ve bu sahneyi izleyen herkes heyecandan ağlamaya başladı.