Sean duyduğu güçlü gururu ve sevgiyi biraz gizlemek için kaşlarını çatarak belli etmeden oğluna baktı. Çocuğun yüzünün güzelliği neredeyse uygunsuz sayılacaktı. O masum gözler ve kusursuz cilt bir kıza ait olabilirdi. Koyu renk bukleler güneşte yakutumsu ışıklarla parlıyordu. Araları iyice ayrık olan gözlerin Kirpikleri simsiyah ve uzundu. Biçimli alnı gözlerin güzelliğini daha da dikkat çekici hale getiriyordu. Bir kuyumcu tarafından gözleri zümrüt, cildi altından yapılmış, saçlarına yakutlar konmuştu adeta. Sean daha sonra onun ağzına bakınca hafif bir tedirginlik duydu. Ağız fazla büyük, dudaklar çok kalın ve yumuşaktı. Hem bu ağzın biçimi de hatalıydı... Dudaklar somurtmaya ya da yakınmaya hazır gibiydiler.
"Yaz: Işığın savaşçısı için bir çocuğun gözleri çok değerlidir; çünkü o gözler dünyaya acısız bakabilirler."
Reklam
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Nurhan Işkın-Katilin Özrü adlı kitaba yorumum; Kitabı ilk gördüğümde muazzam bir kitap olacağından emindim daha sonra kitabı okumaya başladığımda elimden hiç bırakamadım yarım işlerimi tamamlarken bile aklım kitapta kalıyordu kim demiş ki bizim Türk yazarlarımız güzel yazamıyor diye?? Nurhan Işkın kadın polisiye yazar kategorisinde en iyilerinden
Katilin Özrü
Katilin ÖzrüNurhan Işkın · Kozalak Yayınevi · 2014227 okunma
Vakit öğleni geçmişti. İnsanın yüzüne alev alev vuran yakıcı güneşin etkisi azalmıştı. Rüzgar yoktu lakin evin yanında akan derenin başındaki iğde ağacının yapraklarının hışırtısı ve kokusu insana huzur veriyordu. Bir müddet ağacın gölgesinde oturdu. Kokuyu içine çekti. Sonra yokuş yukarı yürümeye devam etti… Zeynep’in annesi ile birlikte
Umutsuzluk içinde ne yapacağını bilemeyen Altın, bir taşın üzerine oturdu. Elbisesini yırtarak, sapsarı memesini çocuğun ağzına uzattı: –"Al bak, sütüm yok benim. İnandın mı şimdi. Sütüm olsa sana vermez miydim? Zavallı öksüzüm. Olmadığını anla da bana eziyet işkence yapmayı bırak artık. Ne dediğimi anlıyor musun? Konuşmak istiyorum işte, İstersen alay et benimle. Memelerimle de alay et! Ey tanrım ne büyük ceza bu!" Çocuk memeyi ağzına alır almaz sustu. Çocuk beklediğine kavuşmuş, diş etleri ile memeye iyice yapışmış, şapur şupur dudaklarını oynatıyor, küçük gözleri sevinçten açılıp kapanıyordu. —"Hey, ne oluyor sana?" dedi Altın. Kızgınlıktan çok çaresizlikten öyle konuşuyordu. "Tamam mı? Anladın mı şimdi? Az sonra daha çok bağıracak, daha çok ağlayacaksın…" Ama hayret! Bebek ağzını ayırmıyordu onun memesinden. Tam aksine, yüzü mutluluktan parlamaya başlamıştı! Altın, memesini hafifçe çocuğun ağzından çekti. Apak süt damladığını görünce bağırmaktan kendini alamadı. Şaştı kaldı. Tekrar verdi memeyi çocuğun ağzına, sonra yine çekti ve gerçekten süt geldiğini gördü… —"Tanrım! Yüce tanrım! diye bağırdı. Sütüm var benim, sütüm var! Beni duyuyor musun? Küçüğüm. Gerçek süt bu! Annen olacağım senin. Artık açlıktan ölmeyeceksin. Gök Tengri bizi duydu, zavallı yavrum!"
Gururla Bakıyorum Dünyaya çünkü isyan bıçağıdır böğrüme saplanan sancı çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum ve kederin ve solgun yüzlü işçilerin üzerine dağbaşlarının hırçınlığı savruluyor benden. çünkü beni ateşiyle dimdik tutan kin çünkü benim gözbebeklerimde tutuşan şafak miting afişleri cesur pankartlar ve binlerce
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.