Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Firavunlar kucağında büyüyen çocuk Mûsâ'ları safına alacaksın. Aldığın için dövecekler. Konuştuğun için zindana koyacaklar; sevineceksin! (...) Sen verdiğin için suç; sen getirdiğin için ceza; sen konuştuğun için mahkûm olacaksın. Ve buna şükredeceksin.
b-Hadd-Cinayet ve Ta'zîr Suçları
Nasslarda, yani Kur'an-ı kerîm ve sünnet-i nebevîde suç olduğu bildirilen ve cezası da kat'î olarak tayin edilen fiillere hadd suçları (veya cezaları) denir. Hadd, lugatta, men' (engelleme) demektir. Beş suç için hadd cezası vardır: Zinâ, şarap içmek, kazf(iffetli birine zina iftirası), sirkat(hırsızlık) ve yol kesicilik. Bazı
Reklam
şehriban
37 yaşında. Evli, beş çocuk anası. Müşfik bir kocası, evlatlarının üzerine bina ettiği huzurlu bir yuvası vardı. Geçen sene, ağustos. Altı maganda, aralarındaki husumet nedeniyle taşlı-sopalı kavga ederken, eller bellere atıldı, tabancalar patladı. Adres sormayan kurşunlardan biri, tesadüfen oradan geçmekte olan ve hadiseyle hiç alakası olmayan Şehriban'ın beline saplandı. Felç etti. Ama öyle böyle değil... Parmağını bile kıpırdatamıyor. Çakıldı yatağa. Yakalandı vuran. Yargılandı. Ve, sadece yedi ay sonra bırakıldı. Bir ömre karşılık, yedi ay. İsyan etti Şehriban'ın kocası. Gitti adliyenin önüne... "Adalet istiyorum" diye bağırdı. "Adalet bulmak için dağa mı çıkalım" diye haykırdı. E ayıp tabii. Suç hatta. Gözaltına alındı hemen. Terörle Mücadele Şubesi tarafından. Bana sorarsanız, sadece kocasını değil, Şehriban'ı da içeri tıkmak lazım... Hem kurşuna belini uzatarak, yatağında müebbete mahkum etti kendini, hem de devletimizi zor durumda bıraktı. Şehriban maalesef kurtarılamadı, bu vaziyette bir sene dayanabildi, vefat etti. Eşinden sonra, çocukları Hasan ve Kemal de gözaltına alındı, "yargı organlarını aşağılamak ve polise direnmek" suçlarından, haklarında iki sene hapis istemiyle dava açıldı. Maganda yedi ayda yırttı... Şehriban'ın oğullarını tam yedi sene mahkeme mahkeme süründürdüler.
Sayfa 181 - Kırmızı Kedi Yayınevi / 3.Basım 2015Kitabı okudu
Zübeyir Ağabeyin arşivinden çıkan,Şevki Doğan Ağabeyin yazdığı, sadakat ve fedakarlık dersini ifade eden mektubu ! «Aziz Muhterem Kardeşim...     Mademki İslâm’ın her derdine razı olduğunu bildiriyorsun, bu müjdenle bize aşk ve şevk veriyorsun, o halde iyi dinle:     Vazifen: Dikenler arasında güller toplayacaksın. Ayağın çıplaktır, batacak.
_Her seçiş bir vazgeçiştir. _Sonunda kendim olabilmek için, değişiyorum. _Ezilenler arasında din adamı yoktur. Din adamları, ezen sınıfların asalaklarıdır. _Oy verdiğiniz hükümet soykırım işlerken siz kurban değilseniz, o zaman kesinlikle işkencecisiniz. _Hepsi birden aynı şeyi düşünmeye neden bu kadar önem veriyorlar. _Düşünmek için zaman
_Sık ve çok gülmek, zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanmak, dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek, güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki en iyiyi bulabilmek, sağlıklı bir çocuk, bahçelik bir arazi ya da daha iyi duruma getirilmiş bir sosyal durum yoluyla bu dünyayı
Reklam
Bu soru, K.'ya her şeyi unutturdu. "Masumsunuz, değil mi?" diye sordu. "Evet," dedi K. Bu soruyu cevaplamaktan basit bir keyif almıştı. Özellikle de bu cevabı sıradan birine verdiği ve herhangi bir sonucu olmayacağını bildiği için. O zamana kadar kimse ona bu soruyu bu kadar açık sormamıştı. K. keyfini daha da arttırmak için ekle di, "Tamamen masumum." "Pekâla..." dedi ressam başını eğip düşünür gibi görünerek. Sonra birden başını kaldırdı. "Eğer masumsanız, o zaman çok kolay." K. kaşlarını çattı. Mahkemenin güvenini kazanmış bu adam, cahil bir çocuk gibi konuşuyordu. "Masumi yetim işleri kolaylaştırmıyor." dedi K. Yine de gülümsemesine, başını hafifçe sallamasına engel olamadı. "Mahkeme birçok detay arasında kayboluyor. Ortada hiçbir suç yokken, bir yere odaklanıp kalıyor." "Evet, evet, tabii ki..." dedi ressam sanki K. durup dururken düşünmesine engel oluyormuş gibi. "Ama siz masumsunuz, değil mi?" "Evet, tabii ki masumum." dedi K. "Asıl önemli olan da bu." dedi ressam.
Sayfa 193Kitabı okudu
Aziz Muhterem Kardeşim... Madem ki İslam'ın her derdine razı olduğunu bildiriyorsun, bu müjdeyle bize aşk ve şevk veriyorsun, o halde iyi dinle: Vazifen: dikenler arasında güller toplayacaksın. Ayaüın çıplaktır, batacak. Elin açıktır, ısıracak. Buna sevineceksin! Firavunlar kucağında büyüyen çocuk Musa'ları safına alacaksın. Aldığın için
“İyilik isteğiyle” baş edebileceğini asla tartışmıyorum; ancak insanın dayanamayacağı bazı olaylar ve koşullar vardır: “Bu gibi ayrıntılar kendiliğinden ortaya çıkar” ve kişiyi alır götürür. Baylar, burada bu “duygululuk” üzerine söylediklerim hiç de boş şeyler değil; basit gibi görünmesine karşın, son derece önemli bir konudur, hatta herkesin
Aziz ve muhterem kardeşim, İslamın her derdine razı olduğunu söylüyorsun. Bu müjdenle bize aşk ve şevk veriyorsun. O halde iyi dinle: Vazifen; dikenler arasında güller toplayacaksın. Ayağın çıplaktır batacak, elin çıplaktır kanayacak… Ve Sen buna sevineceksin. Firavun kucağında büyüyen çocuk. Musaları safına alacaksın. Aldığın için
Zehra yayıncılık
Reklam
Mademki İslâm’ın her derdine razı olduğunu bildiriyorsun o halde:
Vazifen: Dikenler arasında güller toplayacaksın. Ayağın çıplaktır, batacak. Elin açıktır, ısıracak. Buna sevineceksin! Firavunlar kucağında büyüyen çocuk Mûsâ’ları safına alacaksın. Aldığın için dövecekler. Konuştuğun için zindana koyacaklar; sevineceksin! Çöllere sürülürsen, kanınla ağaç yetiştireceksin. Kutuplara sürülürsen, vücut ısınla sebze yetiştireceksin. Yeşilliği sevmeyenler olacak. Yakacaklar, yıkacaklar. Sen bunu sabırla seyredeceksin! Karanlık zindanlara atarlarsa, ışık; paslı vicdanları görürsen, ümit; imansız kalplere rastlarsan, Nur vereceksin. Sen verdiğin için, suç; sen getirdiğin için, ceza; sen konuştuğun için, mahkûm olacaksın. Ve buna şükredeceksin! Anadan, yardan, serden ayrılacaksın. Candan, gönülden Kur’an’a sarılacaksın. Damla iken deniz, nefes iken tayfun olacaksın. Derdini yazmak için derini kâğıt, kanını mürekkep edeceksin. Kimse ile görüştürmezlerse, Mecnun olup çöllere düşeceksin. Leylâ arar gibi Nur arayanları bulacaksın. Bulamazsan üzülmeyeceksin!
Önsöz
Tecavüz karşısında neyin nasıl yapılacağı karmaşası bir yana tecavüzü anlamak, tanımlamak ve hatta bazen hatırlamak bile oldukça güç oluyor. 2007 yılında Fethiye'de aralarında benim de bulduğum avukatlarla takip ettiğimiz davada, ilaç verilip uyutularak ikisi çocuk sekiz kişinin tecavüzüne uğrayan kadın, travmatik amnezi dolayısıyla yaşadığı saldırıyı yedi-sekiz ay içinde, psikiyatrik yardım alarak parça parça hatırlamış ve olayın tüm ayrıntılarını hatırlayınca da tecavüz sanıkları hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Tecavüze ilişkin ne zaman, "Neden geç şikâyetçi oldun?" sorusu sorulsa aklıma hep bu dava gelir.. [Avukat Fatoş Hacıvelioğlu]
Sayfa 15 - Mundi KitapKitabı okudu
41 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.