Konstantinopolis'in Fethi
Meh­met adamlarına şöyle bağırdı: "Dostlarım, şehri aldık!" Osmanlı Türkleri şehre akın ettiler. İmparator savaşta öldürüldü. Türkler de Konstantinopolis'e akın ettiler, yağmalayıp öldürdüler. Bu de­virde yaşayan Yunan tarihçi Kritovoulos şöyle yazar: "Askerlerden bazıları zenginlerin evlerine yönelip talan ettiler. Bazıları kiliseleri yağmaladı; haçları ve kutsal kaseleri sokaklara atıp parçaladı, kut­sal kitapları yaktılar. Birçoğu da insanların evlerine girdi. Çaldılar, yağmaladılar, öldürdüler ve kadın, erkek, çocuk, yaşlı, rahip, keşiş demeden esir aldılar. On bin çeşit korkunç eylem yapılmıştı! Mehmet doğruca Ayasofya'ya gitti ve tahtını tam ortasına yerleştirdi. Adamları katedrali camiye dönüştürmeye başladılar. Ayasofya'da yapılan son Hıristiyan ayininden dört gün sonra, ilk Müslüman dini töreni yapıldı. Ve Konstantinopolis şehrine, günü­müzde de aynı olan İstanbul adı verildi. Konstantinopolis'in 29 Mayıs 1453'te fethi ortaçağın en büyük olaylarından biridir. O andan itibaren, yüzyıllar önce Romalıların başlattığı yaşam tarzı tamamen sona erdi. Roma lmparatorluğu'nun son kalıntıları da yok oldu. Kimi zaman Konstantinopolisin fethine ortaçağın sonu denir.
Sayfa 199Kitabı okudu
'Acıkan çocuk beslenmeli. Hasta çocuk tedavi edilmeli. Fikren geri kalmış çocuk eğitilmeli. Yoldan çıkmış çocuk doğru yola getirilmeli. Terk edilmiş çocuk korunmalı.' (Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi.)
Sayfa 43
Reklam
'Birey olmak’; Kendinin farkında olmak, kendi değerlerinin bilincinde olmak, olumlu ve olumsuz yanlarını, davranışlarını değerlendirebilmek, çevresi ile ilişkilerinde kendi varlığını duyum­samak, kararlarında kendisi için önemli yanları görerek bağımsız olabilmek, davranışlarında kendi değerlerinin eksenini yakalaya­bilmek, kendi haklarını bilmek,
Sayfa 75 - pdf
Peki, bu ayı tef çalındığında neden zıplaya zıplaya oynuyordu biliyor musunuz?  1-Çünkü tef çalan kişi, ayıyı eğitmek için onu, önce bir kafesin içine yerleştiriyordu. Altı metal bir plaka ile kapalı bu kafesin tabanında bir ateş yakıyor; sonra da ayının karşısına geçiyor ve tef çalmaya başlıyordu. Kafesin altı ısındıkça ayının ayağı yanıyordu. Bu esnada da ayı oynatıcısı tef çalmaya devam ediyordu. Ateş gittikçe yakıcı hale geldiğinde, ayının ayakları yanmaya başlıyordu. Hâlâ oynatıcı tef çalmaya devam ediyordu. Ayı artık acı ile bağıra bağıra kafesin içinde zıplıyordu. Oynatıcının bu acı umurunda değildi bile, o tefini çalmaya devam ediyordu... 
Kadınlar her yerde, siyaset ve diğer alanlardaki makamlarda yeterince temsil edilmemektedirler. Ayrıca, birçok çalışan kadının ev işleri ve çocuk bakımından önce­ likle sorumlu olmaya devam etmesinden anlaşıldığı kadarıyla, ka­dınlar “çifte ayrımcılığa” maruz kalıyorlar. Feminist yazarların çoğu, eşitsizliklerin kemikleşmiş olduğunu kabul etse de,
Sayfa 118Kitabı okudu
... Tanrının ilk hatası: İnsan için bu diğer hayvanlar eğlenceli değildi -o, onlar üzerinde egemenlik kurmaya çalıştı; kendisi bir “hayvan” olmak istemedi. -Bu yüzden Tanrı kadını yarattı. Gerçekten de can sıkıntısı sona erdi-ama başka bir şey daha! Kadın, Tanrının ikinci hatasıydı. — “Kadın temelde, bir yılandır, Havva” — bunu her rahip bilir;
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.