Güney’deki ülkelerin pek çoğunda, kadının genital mutilasyonu (FGM) veya bir diğer adıyla kadın sünneti, yüzlerce yıldır uygulanmaktadır. Klitorisin kesilmesini içerir; daha aşırı durumda infibulasyonu içerir, dış dudak alınır ve vajina dikilir. Bunun bir kadını iffetli tutacağına ve kocası İçin daha tatmin edici olacağına inanılır ama enfeksiyona, hatta ölüme yol açabilir ve çoğunlukla hayat boyu süren acı, seksle doğum sırasında komplikasyon sebebidir.
Kadın sünnetinin tüm dünyada 140 milyon kadını etkilediği tahmin edilmektedir. Afrika’da yılda en az 3 milyon kadın bunu yaşamaktadır.
Son yıllarda, kadın sünneti karşıtı kampanyalar, giderek artan sayıda ülkede bu uygulamanın yasadışı ilan edilmesini sağlıyor. Birleşmiş Milletler bu müdahalenin kadınların haklarının ihlali olduğunu açıkladı ve yakın zamanda bunu çocuk istismarı olarak niteledi.
Beynimiz de bir algı var "sapık" dendiği zaman sadece akla erkek gelir..
Oysa sapık kadınlar da yok mudur toplumumuzda?
Çok garip geldi değil mi okuyunca "sapık kadınlar"(!)
Şimdi tasavvur edelim;
Bir erkek düşünün ki avret mahallini iyice belli edecek tarzda çok dar bir pantolon giyse, kalçası ve mahrem uzuvları belli olsa
Çocuk istismarı, kıtlık, soykırım, kuraklık hikâyeleri
haber bültenlerini dolduruyorken
ben hayatımı bir kere bile
gırtlağına kadar faciaya batmış
o insanlarınkiyle değiştirmek
istediğimi
düşünmedim.
İnsan paramparça olup bir canavara dönüşmeden ne kadar eziyete dayanabilir?
*SPOİ
Pegasus çok iyi iş çıkarmış kitapların kapak tasarımı harika. Bir kutu tarzında bir yapısı var çok hoş. Konu bakımından ilgimi çektiği için aldım. Aslında biraz rahatsız olmak için. Ve kitap psikolojik gerilimi cidden yediriyor. Özellikle pedofili bir karakter
Kadim zamanlardan başlayarak kurban kıssasına değişik bir bakış açısı getirmiş yazar.Bu konuyu din, aile, cinsellik ve cinsiyet ayrımı üzerinden içselleştirip, felsefi bir metinle sunmuş okura.
Okuduklarımızın ve dinlediklerimizin sonsuz, evrensel ve zamansız olduğunu, imgeye hapsedilmiş her şeyin put olduğunu söylüyor.
Kimi yerde oğlu İsmaili kurban etmek istemeyen Hacer oluyor, iftiraya uğrayan peygamber eşi Ayşe, kimi yerde babası tarafından diri diri toprağa gömülen Rebeka, nehre atılan Edra, küçücük yaşta kaçırılarak saraya cariye olarak verilen Setenay oluyor.Mısır'lı Zeyna oluyor erkek kardeşi gibi görülmeyen.
Çocuk gelinleri ve namus olarak bakılan bekâret konusunu çok sert bir dille ve cesurca dile getiriyor.Kitabın uzunca bir bölümünde ismini vermediği bir genç kızın üç ay süren zoraki evliliğini, yaşadığı işkenceyi anlatıyor.
Erkek kardeşleri ile kurban kesme oyunu oynayan küçük bir kızı, prenses ve kurbağa masalı üzerinden istismarı ve toplumun kadına evlilikte biçtiği rolü anlatıyor aslında.
Çoğu zaman bu rolü kadının boynuna bir yafta olarak asanlar en yakınları, en güvendikleri yani ana babası kardeşleri oluyor maalesef.
Günümüzde de durum çok farklı değil Okuyunca biraz abartılı gibi geliyor, ama değil aslında. Sarsıyor, acıtıyor insanı. Kitabın son sayfaları biraz uzatılmış ama çabuk okunuyor.
Kısacası kadının yeri, erkek egemen bakış açısı, cinsiyet ayrımı bin yıllardır hiç değişmiyor kadın kadın olarak yaradılalı.
instagram.com/p/CO03RIUJ9Xg/?...
Bir kitabı okurken sonuna geldiğimde ilk defa 'Nasıl yani ya?' diye sesli düşündüğümü gördüm. Sonu şaşırtıcı ve bir p kadar üzücü olan bu kitap oldukça akıcı ve farkındalık yaratıcıydı. Çocuk istismarı ve ihmali dersi kapsamında okuyarak kitapta çeşitli sorulara cevaplar ararken buldum kendimi. Kitap birçok davayı ve hakim olan Fiona'nın kişisel