‘Kürk Mantolu Madonna; Maria Puder’, ‘Üst Kattaki Terörist’in Alt Kattaki Komşusu; Nurettin ‘, ‘Yüzüncü Ad’ın Dul Kadını; Marta’, ‘Baltası Kadar Masum Katil; Raskolnikov’, ‘İsimle Ateş Arasında; Nihade’, ‘ 5 yaşında kocaman bir çocuk; Alper Kamu’, ‘Afili Filinta; Nuh Tufan’, ve dahası...
Ben kimseyi Ömer kadar sevmedim.
Öyle roman
Zor Kadın ürkasında büyük bir boşluk, damağımda nefis bir tat bırakarak bitti. Daha önce haftada iki gün paylaşımlarla okuduğum, sonrasında pdf’ini kaç defa okuduğumu unuttuğum bir kitabın bitmesine de bu kadar üzüleceğimi doğrusu hiç tahmin etmezdim.
Aşka değer vermeyen bir adamın; kalbinin aşk ateşiyle sarıldığını bir türlü kabul etmediği, eski
"Kendimi yürümeye zorlayarak yanağıma doğru sinsice yol alan gözyaşını sildim. Bende bu şans varken bu gözyaşı damlası yanağımda donar ve tüm dünyaya Noel Baba'nın gerçek olmadığını öğrenen bir çocuk gibi ağlamak üzere olduğumu ilan ederdi.
O zaman da ağlamıştım.
Şimdi de ağlamak üzereydim."
"Biraz yorgundum. Galiba umutluydum. Oldukça da korkuyordum. Ya hiçbirimiz gerçek değilsek, diye soruyordum. Ya tüm bunlar öğlen uykusuna yatmış mutsuz bir çocuğun rüyasıysa? Ya tek başına yaşayan bir adamın işten eve döndüğünde sıkıntıdan karaladığı birer kağıtsak? Ya çocuk birden uyanır, adam kağıtları buruşturup atarsa?"
Şu anda cebimde on beş altınım var. Bu işe on beş guldenle başladığım günler oldu! Dikkatli oynarsam... Ah, hala akıllanmadın! Küçük bir çocuk gibiyim! Nasıl oluyor da yıkılmış bir insan olduğumu anlayamıyorum! Peki ama neden eski kişiliğimi bulamıyorum? Evet! Her şey bir kerecik dikkatli, temkinli oynamama bağlı! Sadece bir kere kişiliğimi bulabilirsem, bir saat içinde tüm yaşantımı değiştirebilirim. Önemli olan kişilik. Lüleburgaz'da, talihe yenildiğim son dakikada olanları hatırlasam yeter. Ah, ne kararlı bir tutumdu o! Bütün paramı vermiştim, hepsini...
ŞİİR KERE ŞİİR HEP ACI EDER
Acılar yeniden filiz verdi\yeniden yağmur yağdı toprağa
annem yeniden dirildi\ gördüm
yeniden kurum tutmuş toprakla sıvadım yüzümü
benim için budur
bahar budur ve söz burada kesilmezse
bileklerimden akar kelimeler
belki beni biraz daha\ biraz daha ve biraz daha uyutur
budur işte anlayamadığım
çünkü kelimeler nasıl
...Arabanın dikiz aynasından salınan küçük seramik pabuca uzanıp ters çevirdi. İçindeki turuncu küçük şekeri avucuna düşürdü. “Bütün suç bu şekerin!” dedi muzipçe.
O şeker, turuncusuyla, kalbindeki metruk şehrin ışıklarını yakmıştı. Bir küçük çocuk koşuyordu şimdi içindeki şehrin sokaklarında. Mor salkımlar salınmıştı bahçe kapılarından.
Bir
Büyükanne. Aklaşmış saçlarını toplamış, yüzü ince. Sıska bacakları. Hep
mutfakta, midesine bir bıçak dayamış olarak yakaladığım büyükanne, hareketsiz.
Ne kendi kıpırdıyor, ne de bıçağı kıpırdatıyor.
- Ne yapıyorsun burada? diye soruyor çocuk.
- Kendimi öldürmeye çalışıyorum.
Anıların tüm görüntülerini vermeyeceğim. Sonsuz gerideler.
Neden Ben?
Efsane Wimbledon tenis oyuncusu ve ilk siyahi şampiyonu Arthur Ashe kan naklinden kaptığı AIDS'den ölmek üzereydi...
Dünyanın her köşesindeki hayranlarından mektuplar gelmekteydi.
Bunlardan bir tanesi şöyle soruyordu:
-Tanrı böylesine kötü bir hastalık için neden seni seçti?