"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
İnceleme yazısı gibii değil; karışık, değişik bir yaşamın ürünü cümleler...
Cemal Süreya'nın Zelda'sı, Ece Ayhan'ın dünyaya yaralı bir insanı ve benim canım sevdiğim...
İntihara doğru giden on yıl. Yitip giden neydi? Şiir okumayı sevmem; ama Marmara benim çocukluğum, ilk tanışıklığım. Seni tanıyan ve gören insanlar, seninle aynı havayı soluyan
~
Bugün kendimle barışmaya karar verdim. Aldım vicdanımı karşıma bu yorgunluk yetmez mi(?!) diye sordum. Ses etmedi durdu ve bir kez daha sızladı.
Ah! dedi ah! Anladım bir kez de onu yorduğum için sızladı vicdanım.
Ertelenmiş bir uykum ve hep kendimden yorulmuşluğum var benim. Artık erken uyuyacağım..
"Ahmet Arif'in de dediği gibi...
Belki de
Cümlemiz ..
Bir çocukluk özlemi ,bir ölüm korkusu .İki sebep vardır çocukluğu özleten ,ya çok güzel bir çocukluk ,ya da kötü bir bugün.
Bulutların peşinden keşfe çıkmak ,bir ağaç kovuğunda büyümeyi düşünmek
gök kuşağına gönül indirmek . "Uzakta kalan bahçeler .O sabahlar, o geceler."
Ne güzeldin sen çocukluk.Kaç yürekte bilinmez hep
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Hiç olmazsa unutmamak isterdim.
Eski geceler, sevdiklerimle dolu odalar...
Yalnız bırakmayın beni hatıralar.
Az yanımda kal çocukluğum,
Temiz yürekli uysal çocukluğum...
Ah, ümit dolu gençliğim,
İlk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgim...
Kimi zaman çocuğum,
Bir müzik kutusu başucumda
Ve ayımın gözleri saydam.
Kimi zaman gardayım
Yanımda bavulum, yılgın ve ihtiyar.
Ne zaman bir dosta gitsem,
Evde yoklar.
MÜLTECİ
Giderken
Çelik göğsünde çiçekler açmıştı
Paslı havayı solumak zordu
Kaç zamandır yas tutulmuyor ölülerin ardından
Derdini ancak
Gözyaşlarıyla anlatabilen çocuklardan
Haberler getirdim
Özlemle yad edilen
Nesli tükenmiş çiçeklerden de biraz koku
Biraz umut
Biraz da sağaltılmış elemler taşıdım
Susuz bir yaz geliyor çünkü sevgilim
En yüksek platoları bile hazırlıksız yurdumun
Ben neylerim
Heybemde
Yalnız çocukluğum
Ve mülteci sesimle
09.02.20
Kenan KARA
GEÇEN ZAMAN
Hiç olmazsa unutmamak isterdim.
Eski geceler, sevdiklerimle dolu odalar.
Yalnız bırakmayın beni hatıralar!
Az yanımda kal çocukluğum,
Temiz yürekli, uysal çocukluğum.
Ah, ümit dolu gençliğim,
İlk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgim.
Sizleri bulmak için ne yapsam?
-Doğduğum ev! Rahatlıyacak içim, duysam
Bir tek kapının sesini.
Arıyorum aklımda bir ninni bestesini..
Böyle uzaklaşmayın benden, yaşadığım günler!
Güneş, getir bir bayram sabahını.
Açılın, açılın tekrar
Çocuk dizlerimdeki yaralar.
Hepiniz benimsiniz:
Mektebim, sınıflarım, oturduğum sıralar..
Yalnız hatırlamak, hatırlamak istiyorum
Nerde kaldı sevgilim seni ilk öptüğüm gün,
Rengine doymadığım o sema,
Ahengine kanmadığım ırmak.
Bırakıp her şeyi nereye gidiyorum?
Neler geçmişti aklımdan, nedendi ağladığın, neydi güldüğün?
Ah, nasıldı yaşamak?
Bu konferans, 1954’te Pablo Neruda tarafından Şili’nin Santiago Üniversitesinde verilmiş ve Buenos Aires’te çıkan Capricornio dergisinin haziran-temmuz 1954 tarihli 6. sayısında yayınlanmıştır.
"Gerçeğe ulaşmak için anlatmak, yine anlatmak... sular ve bitkilerle, ormanlar, kuşlar ve köylerle ilgili bu öyküye böyle başlamalıyım; çünkü şiir budur, en azından benim şiirim budur. Ama, her şeyden önce şunu bilmenizi isterim: bu salonda kendisini sıkıntı içinde hisseden biri varsa, o da benim. Üstelik yalnızca kendimden söz- etmek zorunda kalışımdan değil...
Şair yüreği, herkeste olduğu gibi, yapraklan kesilmekle tükenmeyecek bir enginara benzer. Ancak bu yapraklar eti ve kemiğiyle kadınlara, gerçek aşklara ve düşlere yataklık etmekle kalmaz, ayrıca yaşama arzusu ve gururla işlenmiştir. Biraz olsun gururlu olmayan, gerçek anlamda şair değildir. Kitabı yayınlanmamış büyük bir şair olamayacağı gibi..."
Çalınmış Bir Mahşer İçin Ahval
sefil bitler hala uzayın boşluğunda yaşıyor ve içimde bir abdal ağlarken ufuklar
caddesinde ufuksuz adam,sesine bir küfür katmış sokaklara saçıyor... arada
üşümüş gözlerle,pörsümüş göğüslere bakıyor;üşümüş gözler üşüyo,üşümeye
bakıyo...
için içimde gerilen hayat ,turuncu laleler ve ıssız insanlık,artık sıcak