"Sıcak havanın ve kumun kokusunu aldım ve ansızın kayıp çocukluğumu hatırladım. Bütün hatıralarım sel gibi coştu ve koşmaya başladım. Ekip "Waris, nereye?" diye bağırdı."
Sayfa 202Kitabı okudu
Çocukluğumu hatırladım:))
Aç kapıyı bezirgânbaşı, bezirgânbaşı Kapı hakkı ne verirsin, ne verirsin?
Reklam
"Çocukluğumu hatırladım. Yaşayamadığım çocukluğumu."
Kendi çocukluğumu, o zaman oturduğum mahalleyi düşündüm ve "getto" sözcüğünün nasıl bir tehdit gibi kullanıldığını hatırladım En ufak bir iması bile, şimdi anlıyorum, orta sınıf dengeli ailelerin, mülklerinin değerinin düşeceği kaygısıyla banliyölere kaçmasına ye tiyordu. "Getto" bir yerin siyah ve umuttan yoksun olduğuna dela letti. Başarısızlığı haber veren ve gelişini hızlandıran bir şeydi. Köşe başındaki bakkalları ve benzin istasyonlarını kapatır; okulların ve mahalledeki çocuklara özsaygı aşılamaya çalışan eğitmenlerin alti ni oyardı. Herkesin kaçmaya çalıştığı ama her toplumun da çabucak yakalandığı bir sözcüktü.
Babam, kendisini Ankara Ortaokulu ve Devlet Konservatuvarında görevlendiren ve Türk Dil Kurumundaki çalışmalarını destekleyen Saffet Arıkan'ı görüp, durumunu düzeltmek için Ankara'ya gidiyor. İşini yoluna koyduktan sonra 1938 yılında yedeksubay olarak Eskişehir'e tayini çıkıyor. Orada altı ay kalıyorlar.Askerlik bitip Ankara'ya dönüldüğünde
"...çocukluğumu hatırladım. Özlemle değil, can acıtan bir hüzünle.."
Reklam
... Çocukluğumu hatırladım özlemle değil Can alıcı bir hüzünle.
Çocukluğumu, annemin hayatta olduğu zamanları hatırladım.
__ Bugün çocukluğumu ve ergenliğimi hatırladım. Acaba bu mutsuzluğun tohumu ta o zamandan beri içimde miydi? ___
Sayfa 178 - epubKitabı okudu
Çocukluğumu hatırladım o anda, içim ateşle doldu. Ve ansızın göl görününce tepeden tırnağa ürperdim. Vay vay kuğu kuşlarına bak!..
Reklam
ROSITA: (Duygulu bir tavır takınarak.) Ne güzel, ne aydınlık bir gece akıp gidiyor damların üzerinden. Çocuklar yıldızları sayar bu saatte, yaşlılar ise uyuklar durur. (CRISTOBITA oturup ayaklarını masanın üstüne uzatır, içmeye başlar.) CRISTOBITA: Keşke şaraptan yapılmış olsaydım, kendi kendimi de içerdim ne güzel! Hoooo! Göbeğim de bir pasta olsaydı, kocaman, pembe bir pasta, erikli, bol patatesli… (İki kukla da kafalarını dolapların üstünden çıkarıp iç çekerler.) Kim o içini çeken? ROSITA: Ben… Ben çektim, çocukluğumu hatırladım da…
Çocukluğumu hatırladım, özlemle değil; can acıtan bir hüzünle...
Sayfa 17