Çocukluğun İcadı, İkinci Deneme Rıfat, ilkokuldayken nereden öğrendiyse, Kanatlı At isminde bir takımyıldız olduğunu öğrendi. Üzüntüsünden bir süre geceleyin gökyüzüne bakamadı. Bir atın uzun, güçlü dört bacağının kendine yetmemesi, kanatlara ihtiyaç duyması çok dokunmuştu ona. Günün birinde benim de kanatlarım çıkacak olursa , diye düşündü, uçacağıma sevinmem, kanat çıkaracak kadar çaresiz kaldığıma üzülürüm. Böylece endişe dolu günler başladı. Sağlıklı, gürbüz çocuk gitti, yerine omuzlarını daraltmış endişeyle bekleyen yüzü kağıt beyazı bir çocuk geldi. Sırtının belli belirsiz kaşınmasıya da ürpermesi bile büyük bir korkuya kapılmasına yol açıyordu: Kanat mı çıkarıyorum? Yüksek yerlerden atlamaktan, havaya zıplamaktan bile çekiniyordu. Uçmaktan korku yordu. Adımlarını yere sıkı basıyor, çok gerekmedikçe hareket etmiyordu. Ama hep uzaklara bakıyordu, çünkü uzaklar bütün insanlar için olduğu gibi Rıfat için de çekiciydi. Bu küçük çocuğun kişiliğinde mantık hiçe sayıldı: Rıfat gözlerini uzaklara diktikçe bulunduğu yere daha sağlam basmaya, bulunduğu yeri sevmeye başladı. Dünyadaki mevcudiyetine uygun biçimde rüyalarında da gitgide yavaşladı, sonunda üzerine kuşların konduğu bir heykele dönüştü. Asılsız korkuların heykeli
Çocukluğun İcadı, İkinci Deneme
günün birinde benim de kanatlarım çıkacak olursa, diye düşündü, uçacağıma sevinmem, kanat çıkaracak kadar çaresiz kaldığıma üzülürüm.
Reklam
Çocukluğun İcadı, İkinci Deneme
Rıfat, ilkokuldayken nereden öğrendiyse, Kanatlı At isminde bir takımyıldız olduğunu öğrendi. Üzüntüsünden bir süre geceleyin gökyüzüne bakamadı. Bir atın uzun, güçlü dört bacağının kendisine yetmemesi, kanatlara ihtiyaç duyması çok dokunmuştu ona. Günün birinde benim de kanatlarım çıkacak olursa, diye düşündü, uçacağıma sevinmem, kanat çıkaracak kadar çaresiz kaldığıma üzülürüm.