Birçoklarımız memleketi hâlâ bir ormanlar diyarı sanmak rüyası içindeyiz. Oysa ki, memleket elden gidiyor -evet ormansızlaşmaya doğru giderek elden gidiyor da- hâlâ zerre kadar farkında değiliz.
İnsan algısının ve hayal gücünün daraldığı birçok noktadan üç tanesinin temelinde şunların yattığını düşünüyorum:
1. Sınırlı paralel düşünme kabiliyeti (ve dolayısıyla paralel süreçlerin gücünü kestirmenin zorluğu)
2.Rasgeleliğin küçümsenmesi (ve dolayısıyla her makul sonucun arkasında bilincin aranması eğilimi).
3.Karmaşık tasarımların basit süreçlerin bir sonucu olamayacağı düşüncesi.
Benjamin, Avrupa hukukundan bahseder. Bu hukukun bir çıkarı vardır: Bireysel şiddeti yasaklar ve suçlar; çünkü şu veya bu yasayı tehdit ettiği için, bireysel şiddet hukukun şiddetinin tekeline alınmıştır. Kendi çıkarı için hukuk düzeni, bireysel şiddeti kendi egemenliği altında tutar; yani otorite olarak şiddet tekeline sahiptir. Tanımadığı şiddeti yasadışı sayar. Meşru ve meşru olmayan şiddet ayrımıyla karşı karşıya bizi bırakır (Foucault, 18. yüzyıl için Ceza Hukukunun meşruluğu için yeni yasalsızlıklar oluşturan bir hukuk olduğunu Hapishanenin Doğuşu'nda söylemişti). Bu şiddetin tekeli o halde, devlete verilmiştir. Düzene karşı çıkanı mahkeme önüne çıkarır.
1968 yılında yayın hayatına başlayan Günaydın gazetesi, günümüz Türk basının öncüsü, prototipi, temel kalıbıdır.
Neydi özgünlüğü Günaydın'ın? Bol resim, az yazı!... Türk basınını, haber denilen şeyi neredeyse salt görselliğe indirgemek zorunda bırakan şey, sanıldığı gibi televizyonun yaygınlaşıp renklenmesi değil, kırsal kesimin, daha açık bir