Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Buyrun, kararı babam Zeus'a bırakın, çünkü yeminmiş, yargıçmış, hukukmuş, bunların hiçbiri Zeus'tan daha güçlü değil ki!
E: Doğrudan suçlusun, baş suçlu sensin! A: Nasıl yani? E: Senin kehanetin o yabancıya annesini öldürme emri veriyordu! A: Hayır, babasının öcünü alma emri veriyordu. E: İşlenmiş cinayetin korumacılığını üstlendin! A: Şu yüce görevinizin adını lütfeder misiniz? E: Anne katilini her yerden kovmak! A: Kocasını öldüren kadının katilini de mi? E: Kan yakınını öldürmek değil ki o, kendi kanından birini öldürmek değil. A: Yüce Hera'nın bağlayıp, Zeus'un onayladığı yeminli bir kutsal birliktelik, Sizce çok değersiz ve önemsiz bir şey öyle mi? Apollon'a göre mesele ailenin hangi temel ilişki etrafında örgütleneceğidir: Asli olan anne ile çocuklar arasındaki ilişki midir, yoksa karı ile koca arasındaki ilişki mi? Apollon'a göre elbette ikincisidir; evlilik bağı, kan bağından önemlidir. Apollon, aileyi kuran içkin nedeni -kan bağını-, aşkın bir yasayla değiştirmeyi istemektedir. Üstelik kadını da çocuğa hayat veren değil, babanın döllediğini koruyup besleyen, erkeğin çocuğunu geçici bir süre -bir emanetçi gibi- taşıyan kişi olarak belirlemektedir; ona göre "çocuğu yapan erkek kısmıdır, koç, boğa ya da her neyse."
Reklam
"Winnicott bebek diye bir şey yoktur, anne-bebek çifti vardır diyerek erken dönemde anne-çocuk ilişkisinin ayrılmaz özelliğine ve annesel bakımın ne kadar hayati olduğuna dikkat çekmektedir. "
Sayfa 138 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"Ölenler geri gelir mi, peki ya kaybolanlar..."
Sayfa 130 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
" Annenin suçluluk duygusundan kurtulması ve suçlu hissettirmekten vazgeçmesi gerekiyor."
Sayfa 116 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"Ruhun hakikate erişimi, Sokrates'in savunmasında 'Ruhun hapishanesi' olarak gördüğü bedenden özgürleşmesi ile mümkündür."
Sayfa 33 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ruhun hakikate erişimi Sokrates’in savunmasında ruhun hapishanesi olarak gördüğü bedenden özgürleşmesi ile mümkündür.
Sayfa 33
Ani Ceylan Öner "Dişi bir İkarus: Kadınlık-Yazarlık-Annelik Arasında Sylvia Plath" başlıklı makalesinde, Sylvia Plath'ın yazınını, sıkışıp kaldığı kadınlık-yazarlık-annelik üçgeni bağlamında ele alırken, Plath özelinde "kadın", "yazar" ve "anne" rollerinin uyumsuzluğundan doğan gerilimin onu intihara sürükleyişini sorguluyor.
Küçük Kitaplar ve Büyük Servetler
1710'da Britanya Kraliçesi Anne bir yazarın kendi eserinin kopyalanmasını kontrol etme hakkını tanıyan ilk yasalar dizisini yürürlüğe soktu. Sırf kendi zümrenizi değil de bir kitabı satın almaya gücü yeten herkesi muhatap almak ekonomik açıdan birdenbire anlamlı hale gelmişti; sadece seçilmiş bir azınlığın ilgisini çeken birçok kitap basmaktansa büyük miktarda satılan tek bir kitap yazmak çok daha karlı olmuştu. Eser bir başka ülkede satılabiliyorsa, söz konusu esere bilhassa ilgi duymasa ve hatta ondan hiç hoşlanmasa bile, tercümana tercüme yapması için para ödemeye değerdi artık. Yazmak, tercüme yapmak ve yayıncılık yapmak, bunların hepsi birer iş haline geliyordu. işte tam bu noktada-edebiyatın bir gelir kaynağı olarak tahayyül edilebildiği ve telif hakkı sayesinde, tek bir kitaptan ömür boyu yetecek serveti kazanma hayalinin kurulabildiği bu noktada- ciddi yazarların düşüşe geçmesini dert edinmeye başladık. "Too Many Books?" Tim PARKS