Orta Çağ diye bir dönemin tarih yazarlığı marifetiyle icadı, İslâm'ı ve Müslümanları tarih dışına itmiştir. Bu tasnif ile birlikte Batılılar İslâm'a ve Müslümanlara atıfta bulunmadan da geçmişten bahsetme imkânı elde etmişler ve bunu sonuna kadar da kullanmışlardır. Batılı Avrupalılar sadece tarih ve tarih yazarlığı alanında değil, neredeyse her alanda Müslümanlardan istifade etmişlerdir. Başta din olmak üzere hukuk ve devlet düzeni, teoloji ve felsefe, eğitim, ekonomik hayat, Coğrafya, Fizik, Kimya, Tıp, edebiyat ve sanat... (Bütün bunların teferruatını burada ele almak mümkün değildir.)
Sayfa 50 - Endülüs Yayınları, Tahsin GörgünKitabı okuyor
176 syf.
8/10 puan verdi
Mitoloji Gerçekten Hayal Ürünü Müydü.?
Mitolojiler tamamen hayal ürünü müydü.? Yoksa başka dünyaların hikayeleri miydi? Kadim bir coğrafya olan Mezopotamya medeniyetinin mitolojisi anlatılmaktadır. Medeniyet, bundan sekiz bin yıl önce, Fırat ve Dicle nehirlerinin arasındaki verimli topraklarda doğdu. Çevredeki dağlardan ve çöllerden gelen insanların burada kurduğu Babil, antikçağın en önemli ve görkemli şehirlerindendir. Mezopotamya’da gerçekleştirilen kazılar sonucunda elde edilmiş yazıtlara dayanan bu araştırma, Babil, Asur ve Sümer mitolojisiyle ilgili temel gerçekleri ortaya çıkarıyor. Bu kitap sizi tanrılarla şeytanların, kahramanlarla kralların büyülü dünyasına davet edecek..
Babil Mitolojisi
Babil Mitolojisi
Babil Mitolojisi
Babil MitolojisiL. W. King · Maya Kitap · 2019123 okunma
Reklam
Uyanan Dev;
Bu coğrafya salt etnik veya ideolojik fikirlerle idare edilemeyecek kadar köklü tarih, inanç, kültür, medeniyet, insan ve ekonomik kaynaklara sahiptir. Bu zenginliği sığ fikirli dar gömleklere sığdırmaya çalışmak düpedüz deliliktir...
‘Eşitliğe gelince, eşitlik daha da hayal. Bir kere kaderimiz doğumumuzdan çok daha önce saptanıyor. İlk Günah’ın felsefi bir anlamı var. Ölüler yaşayanların peşini bırakmıyor, iki kuşak önce yaşamış bir anneannenin zeka kıtlığı silinmez bir iz bırakabiliyor bizde de. Sonra coğrafya… Başka medeniyetlerin birkaç yüzyıldan beri aşmış olduğu bir medeniyet merhalesine zincirli kalmış milletler var: Coğrafi bir kader bu da. İnsan tek başına kendisini şekillendiren bir bütün değil. Ve dünya insan zekasının fetihlerine rağmen, el ele tutuşup hep birlikte şarkılar söyleyebileceğimiz bir cennet olmaktan daha çok uzak. Duvarlar var insanların arasında ve daha uzun zaman da var olacak. Hatta bana öyle geliyor ki, bu hayali eşitlik, sosyal adalet rüyaları gerçekleşse bile daha uzun zaman kendini bekletecektir.’
İSLAM TARİHİ VE SANATLARI KAYNAK
1. İslami İlimlerde Metodoloji Meselesi (2005), İstanbul: Ensar Yayınları. 2. Togan, Zeki Velidi (1981): Tarihte Usul, İstanbul: Enderun Yayınları. 3. Şeşen, Ramazan (1998), Müslümanlarda Tarih-Coğrafya Yazıcılığı, İstanbul: İsar Yayınları. 4. Humphreys, Stephen (2004), İslam Tarih Metodolojisi, İstanbul: Litera Yayıncılık. 5. Horowitz, Josef
Atatürk'ün milletinin tarih geçmişi bakımından benimsediği düşünce ile sımsıkı ilişkisi vardır: ATATÜRK, Anadolu'da, Yunan (Helen) varlı­ğından çoook önce, medeniyet kurmuş kavimlerin ve TÜRK VARLIĞI'nın ol­duğu inancındaydı ve ETİ (HİTİT), AKAD, SÜMER uygarlıkları üzerinde durulmasını istemişti. Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesine Sümeroloji dersini koydurmuş, dünyanın en tanınmış ilim adamlarını toplıyarak, kongreler yap­tırmıştı. Bu arada, masrafını şahsen vererek Arkeolog Prof. Dr. Remzi Oğuz Arık (1899-1954) Başkanlığında Alacahöyükdeki kazıları yaptırmış, aslını yi­tirmeden çıkan eserleri, daha sonra kendisinin kurtardığı vatanda onbeş se­ne (Muvakkat Kabir) adıyla bekletildiği Etnoğrafya müzesinde sergilenmişti. 1936 yılı 27 Eylülüydü. Atatürk sergiye, beraberinde Prof. Şemseddin Günaltay, Prof. Afet inan, Prof.Yusuf Ziya Özer, isviçreli ünlü tarihçi Prof. Dr. Pittard olarak geldi. Tesbit edilebilen tarih sıralarıyla yerleştirilmiş, vazo, kandil, ibrik, üzeri rölyefli mutfak eşyalarını, kadın süs ve takılarını bir-bir tetkik etti. Sorbon mezunu, dünyanın başlıca Türkoloji Enstitü ve Derneklerinde üye, bi­limsel değeri dünyaca malum, kazıyı yaptıran Prof. Remzi Oğuz Arık’tan ay­rıntılı bilgi aldı. Sonra onu daha yakınına çağırdı: heyecanını saklamaya lüzum görme'diği bir sesle:"-Çocuğum ... Seni alnından öpmek isterim. Bir inancıma, ilim tasdiki getirdin, Anadolu’da Türk varlığının EN ESKİ UYGAR ­LIK olduğunu isbat ettin." dedi.
Sayfa 78 - Kazancı KitapKitabı okudu
Reklam
288 syf.
·
Puan vermedi
·
30 günde okudu
Geldik gidiyoruz..
Okurken satırların altını çizmekten kendinizi alamayacağınız bir kitap . Zaten Kemal Sayar ve Sadettin Ökten’in Gönül Sadası programını çok severek takip ediyorum.Sadettin Ökten’in ses tonuna alışan herkesin,okurken de kulağında daima onun ses tonu olacaktır. Karşılıklı sohbet şeklinde yazılmış olan kitap;Insan ruhu, şehir,kültür, medeniyet... kısaca hem yaşadığımız coğrafya hem beşeri kodlarımız üzerine derinlemesine ilerleyen bir konuşma zincirinden oluşuyor. Bu iki ruh ve medeniyet ustasının Sohbetinde kendimizi görebildiğimiz, hem insan hem gelenek olarak köklerimize ilişkin sırlara vakıf olabileceğimiz çok kıymetli bir eser olmuş.
Dünyaya Geldim Gitmeye
Dünyaya Geldim GitmeyeKemal Sayar · Turkuvaz Kitap · 20192,887 okunma
1928 yılında İstanbul’da Fransız Notre Dame de Sion okulunda okuduğum derslerin arasında, bir coğrafya kitabında, resimlerle de gösterildikten sonra, Türk ırkının sarı ırka mensup olduğu ve ‘secondaire’, yani ikinci derecede kabul edildiği yazılı idi. Bu resim be bilgiye göre etrafıma bakıyor ve bunun gerçeğe uygun olmadığını görüyordum. Atatürk’e kitabı gösterdim. O, sırada Prof. E. Pittard’ın “Irklar ve Tarih” (Les Races et Histoire, Paris: 1924) adlı kitabını da almıştım. Ondaki bilgiler de bu coğrafya kitabına uymuyordu. Bir de ikinci konu, Türklerin uygarlık alanında vücuda getirmiş oldukları eserlerin incelenmesi ve tanıtılması idi. Çünkü Avrupa tarihleri, ‘barbar’ lakabını verdikleri Türkleri sadece bir istilacı kavim olarak kaydediyorlardı. Atatürk, bu iki endişeli sorun karşısında , “Hayır, böyle olamaz. Bunların üzerinde meşgul olalım” demekle kalmamış, derhal yeni kitaplar getirterek bizzat çalışmaya başlamıştı. Esas konu “Türklerin dünya tarihinde hakiki yeri ve medeniyet alemindeki rolleri ne olmuştur “ konusu idi. Bu çalışmaların yoğunluğu 1929 yılından sonradır.
Hiç mi bir politikacımız şunu okumadı acaba? s. 246-250
- Aynı vakıanın iki yüzü. Biz bir taraftan bir medeniyet ve kültür buhranı içindeyiz; diğer taraftan bir iktisadi reforma ihtiyacımız var. İş hayatına açılmamız lazım. Bunların birini öbürüne tercih edecek vaziyette değiliz. Buna hakkımız da yok. İnsan birdir. Çalıştıkça ve bir şey yarattıkça kendisini bulur, iş mesuliyeti, mesuliyet düşüncesi
Sayfa 246 - ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: SUATKitabı okudu
200 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Yazarın okuduğum ilk kitabı olan Uygarlıkların Batışı deneme türünde yazılmış olup, Arap toplumlarının sahip olduğu köklü medeniyet birikimine rağmen nasıl bu kadar çok kez ve yok edici şekilde parçalandığını, devamlı olarak belirli azınlıkların veya daha büyük toplulukların göç etmek zorunda kaldığını, nasıl şu anda tüm dünya nezdinde şiddet ve terör olaylarının merkezi ve baş aktörleri konumuna geldiklerini, nasıl koyu islamcı örgütlerin/cemaatlerin/yönetimlerin güç kazandığını yazar kendi yaşam sürecinde kendi ülkesinde ve dünyada yaşanan siyasi olaylar ve bu olayların birbirlerine olan etkileri ekseninde aktarıyor. Bu nedenle okurken sadece yaşanan olaylar, gelişmeler değil doğurduğu sonuçlar ile ilgili yazarın görüşleri üzerine düşünebilmek için yavaş ve sakince okunmalı. Eğer gelecekle ilgili ülke/coğrafya/dünya geneli için hali hazırda kaygı ve endişeleriniz varsa kesinlikle iç huzursuzluğu katlayacak bir eser ama huzursuz olacaksınız diye okumamak olmaz. Öyle değil mi?
Uygarlıkların Batışı
Uygarlıkların BatışıAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 20191,718 okunma
Reklam
Eşitliğe gelince, eşitlik daha da hayal. Bir kere kaderimiz doğumumuzdan çok daha önce saptanıyor. İlk Günah'ın felsefi bir anlamı var. Ölüler yaşa­yanların peşini bırakmıyor, iki kuşak önce yaşamış bir an­neannenin zeka kıtlığı silinmez bir iz bırakabiliyor bizde de. Sonra coğrafya... Başka medeniyetlerin birkaç yüzyıldan beri aşmış olduğu bir medeniyet merhalesine zincirli kal­mış milletler var: coğrafi bir kader bu da. lnsan tek başına kendisini şekillendiren bir bütün değil. Ve dünya insan ze­ kasının fetihlerine rağmen, el ele tutuşup hep birlikte şarkılar söyleyebileceğimiz bir cennet olmaktan daha çok uzak. Duvarlar var insanların arasında ve daha uzun zaman da var olacak. Hatta bana öyle geliyor ki, bu hayali eşitlik, sos­yal adalet rüyaları gerçekleşse bile daha uzun zaman kendi­ni bekletecektir.
Demek ki mekân sadece yeryüzünde değil, zihinlerde ve gönüllerde de yaşar. Bir daha vurgulayalım. Coğrafya bilinci olmadan, kendilik, tarih ve medeniyet bilinci de olmaz.
Sayfa 118 - 9. Baskı, Temmuz 2022
186 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
Aptallar komutası altında, karaktersizler tümeni!
Kitapla birlikte çocukların bile masumiyetini kaybettikleri bir çağ olarak adlandırılan 1930’lu yılların Almanya’sına gidiyoruz. Kitabın ana karakteri ve anlatıcısı, bir okulda tarih ve coğrafya derslerine giren, 34 yaşında bir öğretmen. Bir gün müfredata uyarak, 26 öğrencisine “Neden sömürgelerimiz olmalı” konulu bir kompozisyon yazdırıyor.
Tanrısız Gençlik
Tanrısız GençlikÖdön Von Horvath · Jaguar Kitap · 20162,966 okunma
Avrupa merkezcilik ve bilimsel ırkçılıkta Doğu ve Batı, coğrafya tarafından değil, ya bir rasyonalite/medeniyet ayrımı ya da bir rasyonalite/ırk ayrımı tarafından farklılaştırılan yapılardır.
Sayfa 23 - Nobel Akademik Yayıncılık, 2023.Kitabı okudu
322 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.