Biz modern insanlar Thoreau’nun yaşam tarzına rağmen neden intihar etmediğine şaşırdığı kişileriz. Günde en az 4 saatini yürüyerek geçiren biri olarak Yürümek onun için bir yaşam biçimi.
“Yeterince medeniyet savunucumuz var” diyerek medeniyete ve moderniteye karşıt bir bakışla doğa ve yabanıllık üzerine yazmaya başlıyor. Yabanın güzelliğinden söz
“Zayıflığın özü, güce maruz kalmak ya da güçten korkmaktır.”
“Umut yalnızca umut... Bizi sakinleştiren, körleştiren ve bize iyilikten çok kötülük getiren bu yalancı umut…”
#Marquis de Sade
Uyandım bir gün, gözümde bir beyaz örtü, göremem gayrı. Önce Saramago hakkında bir kaç kelam edelim. Onun okuduğum ikinci kitabı oldu Körlük. Bu yüzden onun
Medeniyet dediğin al gülüm ver gülümdür ve hiçbir coğrafyanın malı mülkü değil, insanlık tarihinin ortak değeridir. Coğrafya kaderdir lafı da safsata. Tek kader sınırsız insanlık.
Voltaire'i nasıl bilirsiniz? Genelde kitapları bir kenara, günümüzde sözleri çokça paylaşılan yazar ve filozoflardandır... Malum sosyal çağ... Ama, bir sorun var. Büyük bir sorun...
Voltaire, Türkler hakkında ne düşünüyordu?
Şimdi paylaşacağım şey bir giz değil. Bir tez sayesinde ortaya çıkmış olan, belgeli, kanıtlı Voltaire düşünceleridir.
Şöyle bir durup düşünün. Kocaman bir ülke, kocaman evler. birçok insan. hepsi de KADIN. Adından da anlaşılacağı üzere Kadınlar Ülkesi.
Doğal bir felaket nedeniyle erkek soyunun yok olması üzerine kendi medeniyetlerini kurmuş, asla kaçmayan huzurları, sınırsız bollukları, bozulmayan sağlıkları, iyi niyetleri, sorunsuz yönetimleri ile, anneliğin