ARŞ, KENDİNİ AŞ!
''Bu yıkılışın sırrını bul, kendini çöz, içini ayıkla, şuurundan utanan ve ruhunun izbelerinde kaçacak delik arayan suçlu hislerini yakala, getir.''(S.245)
*Hepimiz ismini duyarız ama Peyami Safa gerçekte kimdir? Kitap okuyanlar bilhassa onu okuyanlar bilir lafını hiç esirgemez Peyami Safa. Ne düşüncesi var ise onu korkusuzca
Ölüm rengine bürünmüş
Bir Ahmet Erhan portresi gibi
Dolaştım kendi kıyılarımda
Yalnızlığı çileden çıkaracak kadar yalnızdım
Elimi düğümlediğim ayağımla
Bir çağdaş ve Müslim olarak
Kendime sığındım
Yenilgim de bu kadardı
Şimdi özlediğim yerden uzanayım sana
Sustuğum şiirden sarılayım
Tamda şimdi;
Unuttuğum şarkıdan öpeyim seni.”
En çok seni beklemeyi seviyorum artık, senden daha uzağa gidemiyorum. Yine kapına geldim bu yazıyla, seninle yine bir sabah aynı yatakta uyanırsak eğer yüzünle yüzümü yıkamama izin verir misin? Saçlarında güneşin doğuşunu izlememe
YOLDAŞ
Gitsek diyorum buralardan
Bu kalabalık yalnızlık bize iyi gelmiyor
Çoğul neşelerimiz yok burada
Kaygısız gülüşlerimiz
Zamansız sarılmalarımız
Ve üstelik doyasıya seyredemiyorum seni
1
ölüm rengine bürünmüş
bir Ahmet Erhan portresi gibi
dolaştım kendi kıyılarımda
yalnızlığı çileden çıkaracak kadar yalnızdım
elimi düğmelediğim ayağımla
bir çağdaş ve müslim olarak
kendime sığındım
Kitabı bitirip, beynimi kemiren bir yığın duygunun doruk noktasında yapayalnız hissettiğim an, neye nereden başlayacağımı bilemeden derin bir boşluğa bakarken buldum kendimi. Jaguar Kitap beni yine yanıltmadı.
Birinci Dünya Savaşı 'ndan hemen sonra Antarktika yakınlarına küçük bir adadayız. Iki kişiyiz. Belki de sadece yasalardan değil,
Adı her yıl nobel için geçse de her ne hikmetse (!) bir türlü aday gösterilmeyen yüzyılımızın halen yaşamakta olan edebiyat ustalarından olan Murakami'den bir öykü kitabı:
‘’Kadınsız Erkekler’’
Her biri bir sebeple terkedilmiş erkeklerin birbirinden farklı 7 adet hikâyesinden oluşuyor. Kadınlar için; Terkedilen/aldatılan erkeklerin
1
Ölüm rengine bürünmüş
Bir ahmet erhan portresi gibi
Dolaştım kendi kıyılarımda
Yalnızlığı çileden çıkaracak kadar yalnızdım
Elimi düğümlediğim ayağımla
Bir çağdaş ve müslim olarak
Kendime sığındım
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi
1
Ölüm rengine bürünmüş
Bir Ahmet Erhan portresi gibi
Dolaştım kendi kıyılarımda
Yalnızlığı çileden çıkaracak kadar yalnızdım
Elimi düğümledim ayağımla
Bir çağdaş ve müslim olarak
Kendime sığındım
Arabesk kavramda ya da donanımsız insanlara empoze edilen yalnızlık daha çok bir içe çekilmek, üretimden düşmek hatta düşünmemek bile ve asosyelleşmekle ilgili verilir.. Ve yalnız insanlar genellikle arpacık kumrusu gibi düşünen ya da karamsar olan bireyler gibi tanımlanırlar. Hayır! Benim anladığım anlamda yalnızlık; kendi özeleştirini , içindeki insanla konuşma kabiliyetini geliştiren de bir şey. Dolayısı ile neye tosladığını, niçin tosladığını bu moral, motivasyon kaybını yeniden nasıl yapılandıracağını bu yalnızlık hanende şekillendirebilirsin. Bu yanıyla yalnızlık benim için çoğul bi kavram tekil değil..
YARASA’NIN 21 ŞİİRİ
Ölüm rengine bürünmüş
Bir Ahmet Erhan portresi gibi
Dolaştım kendi kıyılarımda,
Yalnızlığı çileden çıkaracak kadar yalnızdım
Elimi düğümlediğim ayağımla
Bir çağdaş ve müslim olarak
YARASA’NIN 21 ŞİİRİ
ölüm rengine bürünmüş
bir ahmet erhan portresi gibi
dolaştım kendi kıyılarımda
yalnızlığı çileden çıkaracak kadar yalnızdım
elimi düğümlediğim ayağımla
bir çağdaş ve müslim olarak