“İnsanın insandan başka dayanağı yok. Yalnızlık bile başka insanların varlığı bilindikçe bir anlama kavuşuyor. Öyleyse bizim yalnızlık dediğimiz şey, bir kendini ayırmadan (tecrit etmeden) çok, kendine yönelme, kendini daha yakından inceleme yetisi olmalı.”
Bazı yazılar vardır. Okumaya başladığınız zaman kelimeler yavaşça kıpırdaşıp canlanmaya,
-Spoiler içermez-
Sizce herkes göründüğü gibi midir? Tanıdıktan sonra ona dair düşüncelerinizin değiştiği kaç insan var? Önyargılarınız yüzünden tanışmadığınız kaç insan var? Peşin hükmünüz yüzünden kaçırdığınız neler var? Peki, ön yargısız olsak kaybedeceğimiz ne var?..
Gurur ve Önyargı (Aşk ve Gurur) bir aşk romanı olarak geçen fakat arka
Kitabı yirmi bir günde bitirdiğimi görünce ben de kitabı süründürdüğümü düşündüm ama işin aslı kitabın beni süründürmesi ve süründüre süründüre kendini okutmasıydı. Her sayfasında kırk beş dakika düşündürüp üstüste sigara yaktıran kitaplara zor rastlayınca tadını çıkarıp yavaşça sömürmek istedim. Arada beynimin error verdiği zamanlarda da bu
Tanrı biliyor ya, çoğunlukla bir daha uyanmama arzusu, hatta ümidiyle yatağa giriyorum. Ve sabahleyin gözümü açıp yine güneşi görünce neşem kaçıyor. Ah keşke huysuz biri olabilsem, suçu havaya, üçüncü bir şahsa, başarısız bir girişime yükleyebilsem, o zaman keyifsizliğimin katlanılmaz sıkıntısı yarı yarıya azalırdı.Vay halime, tüm suçun yalnızca kendimde olduğunu biliyorum. Aslında suç demek doğru değil! Kısaca, nasıl ki eskiden tüm mutlulukların kaynağı bendeyse, şimdi de tüm üzüntülerin kaynağı içimde saklı.
“Eğer bir şey yapabileceğini düşünürsen, aslında bu mümkün olmasa bile yapabildiğini görürsün. Eğer yapamayacağını düşünürsen, o zaman da çoğunlukla yapamazsın, çünkü yapmayı denemezsin bile.”