Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yazısı silinerek üzerine başka yazı yazılmış parşömen kâğıdına benzetiyordum kendimi; aynı kâğıt üzerinde, yeni yazılar altından çok daha değerli bir metni keşfeden bilginin sevincini tadıyordum. Neydi bu gizlenmiş metin? Okumak için, her şeyden önce son günlerde yazılmış metinleri silmek gerekmiyor muydu?
- Bizim de hatalarımız çok oldu. Gördüğümüz yanlışları söylemedik. Yönetime ne kadar çok insan katılırsa, o kadar az hata yapılır. Eskiden beri böyleydi ama son zamanlarda sadece kağan ve birkaç kişinin dediği oluyordu. Tanrı bizi cezalandırdı ve budunumuzun adını yeryüzünden kaldırdı. - Tanrı iyi insanları korur. Budunumuzun adı başka yerlerde yaşayacak...
Sayfa 171
Reklam
Ebu Said el-Hudri(r.a): -Ne kadar şiddetli ateşin var, ey Allah'ın Resûlü! Resûlullah(s.a.v): -Biz böyleyiz, belâ bize şiddetli gelir ve sevap bize kat kat olur. Ebu Said el-Hudri(r.a): -Ey Allah'ın Resûlü! İnsanların hangisi en şiddetli belaya uğrar? Resûlullah(s.a.v): -Peygamberler, sonra sâlih kullar. Onlardan öyle kimse vardı ki, kafirliğe müptela olmuştu; öyle ki hırkadan başka bir şey bulamamış onu kesip giyinmişti. Onlardan kene ile müptela olan vardı; öyle ki onu öldürünceye kadar gidiyordu. Onlardan öylesi de vardı ki, sizden birinin hediyeye sevinmesinden daha çok belaya sevinirdi. İbn Mace, el-müsned, es-Sünenü'l Kübrâ
++ Hume / Duygularımız
Etik ve ahlak konularında da Hume Rasyonalizme karşı çıkmıştır. Rasyonalistler haklı ile haksızı ayırt etmenin insan aklına özgü bir şey olduğunu düşünüyordu. Bu doğal hukuk anlayışına Sokrates'ten Locke'a kadar pek çok filozofta rastladık. Ama Hume ne yapıp ne söylediğimizi aklın belirlediğine inanmıyordu." "Ne belirliyordu peki?" "Duygularımız. Muhtaç birine yardım etmeye karar veriyorsan, seni buna zorlayan duygularındır, aklın değil." "Ya yardım etmek filan istemiyorsam?" "O zaman da belirleyici olan duygularındır yine. Muhtaç birine yardım etmemek akla ne uygundur ne de aykırı, ama belki bayağı bir davranıştır." "Ama bir yerde bir sınır olmalı mutlaka. Başka bir insanı öldürmenin doğru olmadığını herkes bilir." "Hume'a göre her insanda başkalarının ne hissettiğine dair bir duygu vardır -hali iyi mi, yoksa acı mı çekiyor. Yani duygudaşlık gibi bir yeteneğimiz var. Ama bunun akılla hiçbir ilişkisi bulunmaz."
Sayfa 317 - Pan
ALLAH’TAN KORKAN BAŞKA ŞEYDEN KORKMAZ
Bir kul, Rabb’inin huzuruna çıkacağı günden korkarak bütün gayretiyle ona itaatle meşgul olsa, Rabb’ine isyan etmekten ve nefsinin hevâsından sakınsa, Allâhü Teâlâ, bu kimsenin heybetini insanların kalplerine yerleştirir. Takvâ sahibi âlimde öyle bir heybet bulunur ki, kimse onun bulunduğu yerde faydasız işlerle meşgul olamaz. Kul, nefsini
Sovyet sisteminin de, eski zamanda, din mutaasıplarının herhangi vasıtasıyla insanların kanına girmek, onlara eza etmek kabiliyetini taşıdığına emindim. Bu aralık, Verloff, beni kendi fikirlerine çeviremeyeceğini görmekle beraber, sayısız Sovyet propaganda broşürü getirdi, bilhassa Üçüncü Enternasyonal’den sonraya ait. Şuna inanmak gerek ki, komünizm bile insanlar arasında ayrılık yaratan, din, ırk bakımlarından olmasa da, başka bakımlardan, insanlara zulmeden bir sistemdir. Verloff’un mevkii resmî değildi. İlk resmî mümessil Upmal yoldaştı. İlk gelen komünistler gibi, o da sade ve temiz bir adamdı. Fakat aptaldı. Bunların hepsi bana tercümanlarıyla gelirdi. Çünkü, hiçbiri adamakıllı bir başka dil bilmezdi. Bunlardan biri, beni Madam Trikova’nın eserlerinden tanıdığını söylemişti. Bu kadın, 1910’da İstanbul’a gelmiş Rus muhacirlerinden biriydi. Madam Trikova, Rusya’ya âşık olmakla beraber, kötü hareketlerinden çok şikâyet ederdi. Fakat biz pek siyasetten konuşmamıştık. Anlaşılan, La Jeune Turquie adlı kitabında bana da epeyce yer vermişti. Fakat, daha sonraları, Beyaz Ruslar arasında İstanbul’a gelip gelmediğini öğrenemedim.
Reklam
Şark Mefkûresi’ni tahlil etmek gayet güçtü. Çünkü, çok karışıktı. Bu, Şark Mefkûresi’nin muhtelif safhalarından biri de komünizmdi. Bunun en mühim taraftarı, belki Hakkı Behiç’ti. Bu adam, İttihat ve Terakki’nin idealist azalarından ve aynı zamanda maliye ile meşgul simalarındandı. Ruhen çok samimî bir insandı. Türklüğe çok bağlı olmakla beraber,
Uyarılmasının kokusunu, kadınlığının o nefis kokusu- nu bu yakınlıktan alabiliyordu. Kendisini daha fazla kontrol edemeyen Clay, elini kaldırdı, parmağını külo- tun beline koydu ve pamuklu kumaşı kendisine doğru çekti. "Ah," dedi Julia şakacı bir tavırla, eline bakarak. "Yolunun ortasında seni engelleyen bir şeyler mi
Sayfa 177
"Korku insanı, aşk, tutku ya da zevkten daha çok motive eder. Korku, dünyadaki her şeyden daha güçlüdür. Seneler boyunca, aslında ihtiyaç duymadığım şeylerin -mesela aşkın, kabul görmenin- özlemini o kadar çekmiştim ki. Korkunun beraberinde getirdiği boyun eğmeden başka ihtiyaç duyduğum bir şey yoktu. Bunu öğrenmemin neden bu kadar zaman aldığını bilmiyordum."
Birden düşümde koltuğa oturmuş durumda tabancayı elime aldığımı ve kalbime, başıma değil kalbime dayadığımı gördüm; oysa önceden kesinlikle tam şakağıma ateş etmeyi düşünmüştüm. Göğsüme tabancayı dayadıktan sonra bir iki saniye bekledim; mum, masa karşımdaki duvar birden hareket etmeye, dalgalanmaya başladı Hemen tetiğe dokundum. Bazen düşünüzde
Sayfa 777 - 778, 779, 780, 781, 782 Yapı Kredi Yayınları
Reklam
İbn Arabi, Şeytan'a şeytanlığı yaptıran şeyin, Allah aşkı olduğunu söyler. Yani Şeytan, Allah'ı o kadar çok seviyordur ki kendisinden daha fazla sevdiği bir şey yaratıldığını öğrendiğinde kıskançlıktan deliye dönüp isyan eder. Allah'ın, Şeytan'dan daha çok sevdiği şeyin insan olması, sanıyorum ancak Allah'ın naifliğiyle açıklanabilecek bir paradoks. Fakat Şeytan'ın da bizzat Allah'a ait olması, daha başka bir paradoks sanki.
Sayfa 172 - Doğan Kitap
314 syf.
10/10 puan verdi
Öncelikle kitaba bayıldığımı söylemeliyim. Uzun zamandır gerilimi bu kadar hissettiren ve aynı zamanda merakla okuduğum bir kitap olmamıştı. Özellikle kitap okuyamadığımız dönemlerde bile elimizden düşmeden okuyacağımız bir kitap yazmış yazar. Kitapta olaylar bir zincir halinde kopmadan, akış bozulmadan ilerliyor. Ama bu akış hiçbir zaman durağan ya da sıkıcı olmuyor, aksine ilerledikçe daha da heyecanlı bir hâl alıyor. Kitap bir kaza ile başlıyor. Bu kazaya kadın karakterimiz Lowen şahit oluyor, üstü başı kan içinde kalıyor ama yardımına yakışıklı erkek karakterimiz Jeremy yetişiyor. Tam bu noktada işler sanki basit bir kurguya evrilecek sanarken öyle olmuyor, harika bir kurgunun temeli atılıyor. Lowen aslında bir yazar. Ona tesadüf eseri denk gelen ise almak üzere olduğu işin bir nevi ortağı. Lowen'ın almak üzere olduğu iş Jeremy'nin kaza sonrası yatağa bağlı yaşamak zorunda kalan karısının yazmış olduğu serinin devamı. Seri devam etmek zorunda ama kaza geçiren Verity bu seriyi tamamlayacak durumda değil. Bunu Lowen'dan istiyorlar ve yüklü bir miktar para teklif ediyorlar. Lowen başta onca yazar arasında neden kendisinin seçildiğini anlamasa da hem paraya ihtiyaç duyması hem de Jeremy'den etkilenmesi teklifi kabul etmesine neden oluyor. Kabul ettikten bir süre sonra çalışmalara başlamak, taslakları incelemek, Verity'nin nasıl bir ortamda çalıştığını görmek üzere evlerine gidiyor ve orada kalmaya başlıyor. Bu noktadan sonra tahmin edersiniz ki işler başka bir noktaya evriliyor ve soluksuz bir maceranın kapısı aralanıyor. Ben çok beğendim, mutlaka okuyun.
Verity
VerityColleen Hoover · Independently Published · 20184,750 okunma
518 syf.
9/10 puan verdi
Anne kızın bir kitaba aşık oldu
Zekice kurgulanmış karakterlerin her biri ustalıkla oluşturulmuş hikayelerin hastasıyım arkadaşlar... Biby'i yayınladığı zamandan beri güncel olarak takip ediyorum ve yeniden okuyunca her şeyiyle bayıldığım bir kitap olduğunu bir kez daha hatırladım. Dikkat bu yorumda methiyeler düzülecektir. Babasını kelimeleriyle öldürdüğünü sanan
Bazı İnsanlar Böyle Yaşar
Bazı İnsanlar Böyle YaşarFiliz Puluç · İndigo Kitap · 2023190 okunma
Erkeklerden nefret ettiğimin farkındaydım; fakat bu sırrı uzun yıllar başarıyla sakladım. En çok nefret ettiğim erkekler bana öğüt vermeye kalkışanlar ya da beni yaşadığım hayattan kurtarmak istediğini söyleyenlerdi. Onlardan daha çok nefret etmem, benden daha iyi olduklarını ve yaşamımı değiştirmek için bana yardımcı olabileceklerini sanmalarındandı. Şövalye gibi görürlerdi kendilerini; başka koşullarda oynayamadıkları bir roldü bu. Benim düşük bir insan olduğumu anımsatarak, kendilerini soylu ve üstün hissetmek isterlerdi.
99 syf.
·
Puan vermedi
Bazı insanları iletişim kurma biçimleri, duyguları aktarma şekilleri sayesinde daha yakın, daha özel bulursunuz ya Şükran Yiğit benim için öyle bir yazar. "Burası Radyo Şarampol", "Ankara Mon Amour" kadar hikayenin içine giremesem de karakter tasvirleri, duyguları aktarma biçimi bu kitapta da çok özeldi. Muhtemelen başka bir yazar olsa kitapta daha fazla eleştirecek taraf bulacağım bilgisini de kendim için göz ardı ediyorum.
Bir Kış Yolculuğu
Bir Kış YolculuğuŞükran Yiğit · İletişim Yayınları · 2022306 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.