Bir kıyaslamayla bunu anlatalım.
Devlet her vatandaşının rahat etmesini ve güzel imkânlara kavuşmasını ister.Bunun için örneğin geniş yollar yapar, hızlı arabalar almasına izin verir. Geniş yolda hızlı araba kullanan bir gencin kaza yapması sonucu ölmesi üzerine kazazedenin ailesi devlete şöyle bir suçlamada bulunabilir mi? Neden devlet böyle geniş yol yaptı, neden hızlı arabaların ülkeye girişine ve oğlumuzun almasına izin verdi? Bu soru acılı anne-baba açısından düşünüldüğünde çok da mantıksız değil. Onlara göre bu dediklerine devlet müsaade etmeseydi, bu felaketi ve acıyı yaşamayacaklardı.Halbuki devlet,bütün bunlara izin verirken vatandaşının zarar görmemesi ve acı çekmemesi için kurallar koymakta.Yolda nasıl ve ne kadar hızla gidileceği, arabanın ne şekilde kullanılacağını belirlemekte. Bu kurallara uymayan bir şahsın zarar gördüğünde dönüp devleti suçlamasını hiç kimse mantıklı bulmaz.
Kızgınlık, korku, üzüntü, sevinç, acı, şehvet, suçluluk, utanma ve aşk gibi birçok temel duyguya empati duyarız. Yokluğu psikopatiye yol açan empati, kompleks ve çok katmanlı bir özelliktir. Bu kadar önemli ve kompleks bir özellik olan empati ile ilgili özelliklere yeni doğan bebek aşamasından itibaren rastlanır. Yapılan birçok farklı deneyde yeni doğanlara diğer bebeklerin ağlamaları dinletilince ağlamaya başladıkları, stresli olduklarını gösteren yüz ifadeleri sergiledikleri ve emzirme oranlarının değiştiği saptanmıştır. Bu reaksiyonların gerçekten ağlamaya karşı mı, gelen sese karşı mı olduğunun anlaşılması için yeni doğanlara, aynı şiddette başka sesler, sentetik ağlama ve kendi ağlamalarının kaydı dinletilince ise diğer bebeklerin ağlamalarına gösterdikleri reaksiyonu göstermemişlerdir.
en çok hasreti yakar oldu bahar
cemreye aldanmış badem ağacı gibi
geceden başladı kar
baharın ve yazın hayali hazan oldu
dal dal döküldü tomurcuklar
umut diyor gönlümdeki güneş
belki bir başka vakit çiçek çiçek yanar kar..
seni düşündükçe azalıyor içimdeki ben
yabani otlar sarıyor ayın etrafını
halesinde mor menevşeler
düşlerime düşüyor
henüz bir kadının bir erkeğe bağlanabileceği o en gizemli ama en düz ve sığ sarmaşıkla dolandığından O'nun dallarına;
aşkın bir ihsan yolunun acılı başlangıcı olduğunu bilemedi ve ona sahip çıkamadı.
Yolu uzun, çok uzun...
Resimde de gördüğünüz gibi, tek bir top bölünerek önce birbirine yapışık iki top halini alır. Daha sonra bu ikili top bölünerek birbirine yapışık dört top halini alır. Bu bölünmeler devam ettikçe bir sürü küçük topçuktan oluşan garip bir görünüm kazanırsınız. Bu halinize "morula" denir. Morula, kelime olarak "dut" anlamına gelir. Bu isim gerçekten de durumunuzu çok güzel özetleyen bir kelimedir. Çünkü görünüşünüz tam anlamıyla bir dut şeklindedir. Yaklaşık üç-dört günlük olduğunuzu ve büyüklük açısından iğne deliğinden geçebilecek kadar küçük bir boyutta olduğunuzu hatırlatalım. Zira insan, nihayetinde ne olursa olsun geldiği yeri unutmamalı. Şu an sahip olduğunuz o havalı tavırlarınız, her şeyi bildiğinizi sanmanız, size, zamanında iğne deliğinden geçebilecek küçüklükte bir dut olduğunuz gerçeğini unutturmasın lütfen.
Bu fotoğrafı görünce ilginç bir anekdot geldi aklıma: Bir gün babası küçük oğlunu sırtında gezdirirken çocuk çok mutlu olmuş olmalı ki babasına “ben de seni bir gün sırtıma alacağım baba” der. Babası şöyle cevap verir: “Alamazsın oğlum! Çocuklar babalarını hayatta bir kez sırtlarında taşırlar, o da TABUTA konulduğunda...”
Farkında mısınız; yılların geride bıraktığı sıradan eşya(lar) “antika” olarak anılıp nadide eser bağlamında “baş tacı” edilirken, aynı durumdaki insan ise “yaşlı” nitelemesiyle “baş kakıncı” edilir.
Hayatın girdabında yaşadığınız bunca sergüzeştlerden sonra mahzendeki yıllanmış şarap, ya da antikacıdaki bir taş plak kadar dahi değerinizin olmayacağı düşüncesi, açık söylemek gerekirse insanı hüzünlendiriyor bazen.....
-adem doğantemur-
Kadınlar ülkesi değilde Anneler adası desek daha doğru olur. Kitaptaki kadınalara değilde erkeklere katıldığım bi çok nokta oldu. Fazla abartılmış ve kendini çok tekrarlayan bir kitap. Erkek kadın karışlaştırmasından bahseder sanıyordum fakat adadaki kadınların ne kadar harika olduğunu bahsediyor üstelik bildiğimiz kadınlara benzemiyorlar. Kitapta altını çizecek çok bir yer bulamadım ben, ama okuduklarımdan yola çıkarak dünyada bir çok şeyin normalleştirildiğinin ve kurulu bir düzenin olduğunu farkettim.
Fazla yorum yapamayacağım ama ben bir bayan olarak
çok beğenemedim.
Kadınlar ÜlkesiCharlotte Perkins Gilman · İthaki Yayınları · 201812bin okunma
Sevdiklerinize karşı iyi olursunuz. Sevdiklerinizi memnun etmek istersiniz, çünkü ne kadar uzun olursa olsun onlarla geçir diğiniz zaman onları kaybettikten sonra hep çok kısa görünür.