Nasıl oluyor da hem bu kadar geri zekâlı, hem de bu kadar gerici olabilirsin?
"Olamaz" dedi, "senin yaşında bir Müslüman kadını böyle başı açık gezemez." Bunun üzerine, çok Kemalist bir nutuk attım. Ülkemin herhangi bir yerinde ak saçlarımı örtmeden gezinebilmem için Mustafa Kemal'in o devrimleri yaptığını açıkladım. Çevremizde bir kalabalık toplanmaya başladı. Öğretmenlik tutkum coştukça coştu kalabalık arttıkça."Sen gençsin, nasıl oluyor da hem bu kadar geri zekâlı, hem de bu kadar gerici olabilirsin?" sorusuyla nutkumu tamamladım. Retorik bir soruydu bu. Çünkü o zavallı güzel çocuğun neden geri zekâlı kaldığını, neden gerici olduğunu çok iyi biliyordum. Sonra, peşimde kalabalık, "aklınızı başınıza toplayın, adam olun!" diye bağırarak, şehir turu yapan ve kalkmak üzere olan otobüse binerken, kalabalıktan kopan çocuk yanıma geldi. Anlaşılan söylediklerim onu etkilemişti, acı duyduğunu açığa vuran bir sesle, "ana, haklısın. Ben ne yapayım da bu gericilikten kurtulayım?" diye sordu. Hareket etmeye başlayan otobüsün basamağından, "oku!" diye seslendim ona. Çocuk, otobüsün arkasından bir iki adım koşarak, oradaki üniversitenin üçüncü sınıfında olduğunu söyleyince, acı duymak sırası bana geldi.
Sayfa 154 - Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık 8.Baskı İstanbul, Mayıs 1998Kitabı okudu
‘’Dede?..’’ dedim, ‘’Bakele ne demek?’’ Anlattı. ‘’Canım’’ demekmiş. Ve ‘’Aşkım’’ ve ‘’Bir tanem’’ ve ‘’ Her şeyim’’ ve ‘’Ömrümün varı’’ ve ‘’Gözümün nuru’’ ve ‘’Kalbim’’ ve ‘’Işığım’’ ve daha yüz binlerce güzel söz, güzel ses demekmiş. İlk ‘’Canım’’ demek istediğinde ar etmiş dedim, ‘’Hanım’’ dese ‘’malım’’ demiş gibi olur diye korkmuş, ‘’Vesile’’ dese çok resmi, soğuk. Ama kendinden tarafa bakmasını istiyormuş, onu görmesini, onu içini, yüreğini, sevdasını, fark etmesini istiyormuş; anlatacak, dökülecek, gerekirse ağlayacakmış. ‘’Baksana’’ dese olmaz, ‘’Bak hele…’’ demiş, devamını getirebilecekmiş gibi. Bakele dönüp bakmış. Dedem bütün söylediklerini unutmuş, öylece kalmış. Beklemiş beklemiş Bakele, gülümsemiş, dedemin elini tutmuş, bakmış ki dedem yutkunup duruyor, ‘’Anladım İbrahim….’’ demiş. ‘’ Anladım….’’ Sen bana Bakele de bundan sonra, ben anlarım senin ne demek istediğini.’’ Aşk, aşık olduğunla yekvücut olmakmış. Öyle dedi dedem.
Sayfa 12 - April YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Ne diyordu Mevlana’nın su felsefesi: “Bir an için su olduğunu düşün... Su gibi özel, su gibi yararlı ve su gibi çok, tükenmez. İnanıyorum ki gerçekten de öylesin. Ama ister çeşmelerden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak... Dibi olmayan bir kovayı asla dolduramazsın. Yani, seni dinlemeyenlere sesini asla
O gülsün ben onu seyrederken içim ısınsın :)
Çok güzel güler. Gülünce daha da gençleşir.
Zaman yok
Daha sonra bana Evrenin Dili gibi, Evrenin ruhu gibi çok güzel şeyler öğrettin. Ve bunlar, azar azar beni senin parçan haline getirdiler.
Sayfa 115 - Can Yayınları
Seni tahmin etmek çok güzel; bir insanı tahmin etmek, ona dair düşünmek çok güzel. Fırlatıp atıldığın ve yalnız kaldığın bu dünyada, dikkatini cezbeden, üzerine düşünebileceğin, hayal kurabileceğin biriyle karşılaşıp ona dair hayaller kurmak çok güzel.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.