Kitap okurken elimde sarı bir kalem olur. Beğendiğim cümlelerin altını çizer, sarı rengin solgun varlığı ile kelimelerin ahengini bozmadan ilerlerim. Adında da sarı rengi saklayan Sarı Kahkaha kitabının sayfaları kitabı okuyup bitirdiğimde sapsarı olmuştu. Her cümle, her kelime şiir gibiydi. Hatta kitabın sonuna geldiğimde bir sayfalık “Yumru” hikâyesini şiir gibi okuduğumu fark edip bir kahkaha attım. Okuyup bitirdiğim bir kitabın arkasından atılan kahkaha da sarı olabilir mi?
“Herkes ölüsünün ardından kahkaha atar, işte bu krizin, işte bu kahkahanın adıymış Sarı Kahkaha” diye yazmış yazarımız. İyi ki yazmış. Okuduğum her hikâyenin, kitabın arkasındaki görüşler içinde en sevdiğim ifadeyle “Sağlam bir derdi” var. Coğrafya, tarih, sosyoloji, psikoloji, edebiyat, matematik birleşmiş, hiçbiri hiçbirinin önüne geçmeden, adım atlamadan halaya durmuş. Uzaklardan bir yerlerden kulağıma gelen “tilili, tilili” sesleri ile dilini, anlatımını, derdini, mesajını çok sevdiğim yeni bir dostla “yıllarımı kahkaha ile püskürttüm.”
Çok okunası, çok çok sevilesi, hepsi birbirinden çarpıcı hikâyelerle, tek olumsuzluğu çok çabuk bitmesi olan şiir gibi bir kitap tavsiye ediyorum.
“İnsanoğlu dediğin başı dumanlı dağ.”