“Mutsuz’a Kim Bakacak, Maviş Anne” şiiri
“İki sigaram kaldı bu gece için, Maviş Anne, iki muhabbet kuşum. iki kendim varmış, Maviş Anne, biri benmişim, biri Mutsuz. Ben ölürsem Maviş Anne, Mutsuza kim bakacak? Dünyaya bile bir dünya anne lazım. Biri sen ol, Maviş Anne, biri ben. Dünyanın bütün sabahlarına iki bilet al da birlikte gidelim, Maviş Anne. Bana da kendi serüvenimden bir yer
İnsan Sevdiğinden Kıymet Alır, Neyi Seviyorsa O Kadardır Kıymeti..
O sevgi hâsıl olduğu zaman önce hâsıl olması için çok dua etmek lazım. Gelince de kıymetini bilmek lazım. Kişi sevdiği ile beraberdir çünkü ve kişi sevdiğinden kıymet alır. Tesbit çok kolay; Neyi seviyor? O kadardır değeri...
Reklam
MUTSUZA KİM BAKACAK?
Müjde Bilir'e İki sigaram kaldı bu gece için maviş anne İki muhabbet kuşum. İki kendim varmış maviş anne Biri benmişim, biri mutsuz Ben ölürsem maviş anne, mutsuza kim bakacak? Dünyaya bile bir dünya anne lazım. Biri sen ol maviş anne, biri ben. Dünyanın bütün sabahlarına iki bilet al da birlikte gidelim maviş anne Bana da kendi serüvenimden bir
Bazı dualarım vardı en içten,en samimi halimle ettiğim. Dualarım gerçekleştikten sonra keşke hiç kabul olmasaydı dediğim... Belki de dua etmekten çok neyi, nasıl istediğimizde alakalıydı asıl olan. Belki de hayırlısı böyleymiş deyip geçmek lazım her yolu deneyip de ulaşamadığımız emeller için.
Sayfa 123Kitabı okudu
Çoğunluk :)
Dört haham teoloji konusunda tartışmaktadır ve üçü sürekli dördüncüye karşı görüşte olmakta birleşmektedir. Sonunda bir gün, diğer üçüne karşı yine kaybeden dördüncü haham, daha yüksek bir merciye başvurmaya karar verir. "Ya Rabbi," diye haykırır, "Haklı olduğumu ve onların yanıldığını ta yüreğimin derinlerinde biliyorum... Lütfen
Yine toprağı eline aldı. Kırmızı, nemli bir topraktı. Sakalına sürdü. - İçinde bunun demir, manganez, fosfor, kireç, her şey var, dedi. Ben tohumu anlıyorum. Bir nevi ambar. Bir nevi yumurta. Ama bu toprak denilen şeyi anlayamıyorum. Kimyacı tahlil eder. İçinde şu, şu var, der. Ama tohum içine girince yalnız ona lazım olan şeyleri cömertçe vermesi ne demek? Kokuyu, rengi, madenleri, vitaminleri, çeliği, fosforu, arseniği, şekeri, bilmem ki daha neyi? - Ama yalnız o mu? Ya su? Ya güneş? - Onun kadar mütevazı olmadıkları için bana ikinci derecedeymiş gibi geliyorlar. Yağmur; dua, rica bekliyor sanki yağmur. Şarıl şarıl toprağa aktığı zaman seviniyor, "Allahım, çok şükür!" diyoruz. Ne de güneş gibi parıl parıl parlayarak, "Hepinize bir şeyler veriyorum, ben olmasam işiniz dumandır, ben olmasam yaşayamazsınız," der toprak. O, sessizce çamur, balçık halinde ayaklarımızın altında bütün kış, potinlerimizi, üstümüzü kirleterek cansız, kara kırmızı, sarı, külrengi, simsiyah yatar. Sonra baharla beraber içindeki sevinci boşaltıverir. Hiç durmadan bol bol dağıtarak bize bir bayram gösterir. Çayırlar yoncalarla, bayırlar gelinciklerle, papatyalarla dolar. Çalı süpürgeleri bile gülerler. Karşılığı için hiçbir şey istemeden veriyor o. Cömerttir, cömert! Sonra vakti gelince, bize yeter dereceye kadar bir bayram gösterdikten sonra, yine alır kucağına, çürütür, doğurur. Çürütür, doğurur. Erkekler değil ama kadınlar muhakkak topraktan çıktı. Toprak ana! Toprak ana! Her mahlukun dişisinde bir topraklık var. Biz erkek kısmı güneşin, havanın, suyun çocuklarıyız belki, ama kadınlar muhakkak topraktan.
Sayfa 79 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İbrahim Bin Ethem'in hikayesine benziyor.
"Bir zamanlar Bağdat'ta kendi halinde yaşayan bir adam varmış. Sağlığı yerinde, varsıl, mutlu bir evlilik süren bir adam. Tek dileği bir evladının olmasıymış. Ama bir türlü çocuğu olmuyormuş. Doktorlara gitmiş, büyücülere taşınmış, adaklar adamış, yok, zavallı adamcağızın hanımı bir türlü hamile kalamıyormuş. Tam umudunu kestiği sırada gezgin
Sayfa 409Kitabı okudu
Otobüs... Dışarda tam "okuldan kaçma havası" var. Bahar duygularımızı gıdıklıyor. Sadece tabiat değil, yaşama sevinci de çiçek açar böyle günlerde, malum. Puslu, karamsar kış ayları geride kaldığı için midir nedir, bütün sıkıntılar unutulur, "oh be dünya varmış" der insan, "hayat ne güzelkardeşim..."  Zülbiye Hanım
Sayfa 175 - Kırmızı Kedi (PDF)Kitabı okudu
Yemin ediyorum dünya çok boş bir yer. Dua etmek ve kitap okumak lazım.
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun. _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. _Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur. _İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz. _Yanlış anlayanlar tarafından
301 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.