.. "Derin bir özlem duyuyorum güzel ülkeme, çektikleri yüzünden insanlarını da çok seviyorum.." ..
Oysa, siyasi mücadelede, nefretle hareket edenler yenilmeye mahkûmdu. İşte bu sebepten dolayı, ipten kazıktan kaçanların kurduğu bu çeteyi yeteri kadar önemsemiyorduk. Bel bağladıkları büyük adamlar caydığına, elebaşıları da firar ettiğine göre artık tümüyle dağıldılar zannediyorduk. Fakat ummadığın taş, baş yarar demişler. Evet, düşmanlarımızı küçümsemenin bedelini çok ağır ödeyecektik.
Reklam
Dört küsur seneden sonra ilk kez karşılaşıyorduk ama seni karşıma almış, siyaset tartışıyordum işte. Tamam sen başlatmıştın, tamam sözlerin kışkırtıcıydı, yine de uymayabilirdim. Dahası hakiki düşüncelerimi ve hislerimi seninle paylaşabilirdim. Yani şu anda yazdıklarımı, daha o gün anlatabilirdim. Zira hiç değişmediler. Fakat yapamadım. Seni o kadar çok sevmeme, benim için vazgeçilmez olmana rağmen, gurur mu, aptallık mı, inat mı, o manasız tartışmayı devam ettirdim
O zamanlar kimin umurunda; dövüşmeye, vatanı uğruna ölmeye gelmiş bir genç için akıldan çok, duygu öndeydi, parlak sözler, bin kat daha şevk vericiydi basit gerçeklerden.
Mustafa Kemal karşıladı bizi. Hemşerimizdi, Basri Bey’le çok önceden tanışıyorlardı. Çok memnun olmuştu bizi gördüğüne. O iptidai koşullarda dinlenmemiz için elinden geleni yaptı ama umutsuzdu. “Bu harbi kazanmak çok zor. Askerlerimiz kahramanca çarpışıyor. İtalyanları durdurduk. Sahil şeridinde hapsolmuş durumdalar. Top menzillerinin dışına çıkamıyorlar. Ama söküp atamıyoruz onları denizden. Hükümetin bu avantajı da fırsat bilerek iyi bir barış anlaşması yapması gerekir. Ne yazık ki Dersaadet’tekiler bunun pek farkında değil...” “Ya Enver Bey, o ne yapıyor?” diye sordu kumandanımız. “Cemiyete hep güzel haberler yolluyormuş.” Yüzü gölgelenir gibi oldu Mustafa Kemal’in. “Kusura bakma Basri ama Enver hayal görüyor bence. Olmasını istediklerini hakikat sanıyor. Ona kalırsa, İtalyanları ezdik geçtik. Bütün Arap aşiretler bizim yanımızda... Trablus’ta, Tobruk’ta, Bingazi’de, Deme’de hatta Fizan’ı da kapsayan kendisine bağlı bir İslam devleti kuracağından söz ediyor. Ama vaziyet hiç de öyle değil. Kendi gözlerinizle göreceksiniz zaten. Sayıları yüz bine yaklaşan İtalyan kuvvetlerinin karşısında mücahit sayımız çok az. Silah ve teçhizat açısından bizden çok üstünler. Tamam, başta Sunusiler olmak üzere halk İtalyanlardan nefret ediyor. Zaten tek avantajımız da bu. Yani durum hakikaten berbat. Fakat dövüşmekten başka da çare yok.” Sigarasından bir nefes çektikten sonra ekledi: “Bilmiyorum, belki de burada herkes kendi şerefi için dövüşüyor, herkes kendi vicdanı için...”
“Onu bilir, onu söylerim. Başka şehirler tehlikelidir, hele büyük şehirler çok tehlikelidir. Kalabalıklar, ışıklar, şatafat, ne akıl bırakır insanda ne fikir... Ne sadakat kalır ne vefa...”
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.