Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Annemi kaybedeli iki yıl olmuştu ama yüzü, sesi, bakışları, telaşlı koşuşturmaları, dua kıpırtılı dudakları, yapacağı yemeği düşünürkenki kararsızlıkları, anlık öfkelenmeleri, alışveriş torbasını nefes nefese mutfağa bırakması, ıslak elini önlüğüne silmesi, saçlarını eline dolayıp bir lastikle tutuşturması, çiçekleri sularken onlarla dertleşmesi hâlâ hafızamda çok taze. Her halini özlüyorum. Çünkü bütün davranışlarıyla hayatımın ortasında yer alıyordu. Hayatımda onun kadar güzel gülen birine rastlamadım. O kadar az güldüğünü gördüm ki, o anlardaki içtenliği bambaşkaydı sanki. O gülerken, bir kardelen daha açıyordu yeryüzünde. O gülerken salıncaklar gökyüzüne salınıyordu. O gülerken, her şey güzelleşiyordu bizim gözümüzde. Annem terk edilmiş bir kadındı. Terk edilmiş ve incinmiş bir kadın.
Yaygın kanaat olarak, meşhurluğu ve güzelliğinden dolayı, ilk açılan Nizâmiye'nin Bağdat Nizâmiyesi olduğu sanılır. Oysa Bağdat Nizâmiyesi ilk açılan Nizâmiye Medresesi değildir. Kaynakların naklettiği bilgilere göre nizâmiyelerin ilki Nîşâbur'da inşa edilmiştir. Bu medresenin inşasına ait şöyle bir rivayet nakledilir: "Sultan Alparslan Nîşâbur'da iken bir gün bir caminin önünden geçerken, caminin önünde, görmeye alışık olmadığı eski elbiseler içinde birtakım insanlar görür. Bu insanlar sultana tâzim etmedikleri gibi, ondan bir şeyler de istemezler. Gördüğü bu manzara karşısında şaşıran Alparslan, yanındaki veziri Nizâmülmülk'e bu insanların kim olduklarını sorar. Nizâmülmülk de sultana cevaben: Bunlar dünyaya meyletmeyen, dünyeví zevklerden hoşlanmayan, fakirlikleriyle iftihar eden ilim yolcusu fakihler olduğunu söyledi. Fakihlerin bu hali sultanın hoşuna gitti. Sultanın kalbinin yumuşadığını gören Nizâmülmülk sözüne devamla, 'Eğer izin verirseniz onlara kalacak bir yer inşa edip rızıklarını temin edeyim, onlar da ilim tahsiliyle ve sultanın devletine dua ile uğraşsınlar' dedi. Sultan da buna izin verdi. Alparslan'dan gerekli izni alan Nizâmülmülk sultanın malından (çok miktarda para) onda bir kısmını harcayarak ülkenin her tarafını medreselerle donattı. Bu güzel sünneti ilk işleyen kişi Nizâmülmülk'tür.
Sayfa 85 - Kazvini, Asârü'l-Bilâd ve Ahbârü'l-İbâd , s. 412; M. A. Köymen, Alp Arslan ve Zamanı, III, 372; M. Dağ-H. R. Öymen, a.g.e., s. 122. 85Kitabı okuyor
Reklam
Güzel gözler. Güzel mavi gözler. Güzel, büyük mavi gözler. (...) Her gece, aksatmadan, dua ediyordu, mavi gözleri olsun diye. Bir yıl boyu dua etmişti, bütün yüreğiyle. Biraz direnci kırılmış olsa da, umutsuz değildi. Bu denli güzel bir şeyin gerçekleşmesini sağlamak çok çok uzun bir süre alacaktı. Kendisini yalnızca bir mucizenin kurtarabileceği inancına saplanıp kaldığı için güzelliğinin bilincine asla varamayacaktı. Görülmesi gereken neyse onu görecekti: Başkalarının gözlerini.
Terzi Baba O’nun Verdiği Feyiz Bir gün Erzincan'a seyyah fakirlerden birisi geldi. Üzerindeki palto çok eski olduğu gibi, ele alınmayacak kadar kirli idi. Bu zat, paltosunu diktirmek için şehirdeki terzileri tek tek gezdi. Fakat müracaat ettiği bütün terziler, onun elbisesini dikmek değil, el sürmekten bile çekindiler. Terziler, o fakir zata
İnsanın dile getirebildiği en temiz, en duru sözcük "anne", en güzel sesleniş "anneciğim"dir. Bunlar küçük oldukları kadar yüce; umut, sevgi ve şefkatle yoğrulmuş, insan yüreğinin tüm inceliğini, tatlılığını ve sıcaklığını yansıtan çok güzel sözcüklerdir. Anne hayatta her şeydir: Hüzünde teselli, kederde umut ve zayıflıkta güçtür. Sevginin, şefkatin ve bağışlamanın kaynağıdır. Annesini yitiren, başını koyacağı bir göğsü, ona dua eden bir eli ve onu koruyan bir bakışı yitirir.
Müminin aldanması
İnananlardan günah işleyenlerin aldanmaları şu sözlerinde kendini gösterir: "Allah, bağışlayıcı ve merhametlidir; biz O'nun affını ümit ediyoruz." Böyle söyleyip buna güvenir ve amelleri ihmal ederler. Gerçi dinde bu anlayış "ümit" açısından övülen bir düşüncedir. Allah'ın rahmeti elbette geniş, nimeti çok kapsayıcı
Reklam
OKUNMALI;
Bazı tiranlar biliyorum, paraya öyle düşkünler ki bu uğurda en fakirden daha korkunç suçlar işliyorlar. Fakirler ihtiyaçtan hırsızlık yapıyor, evlere giriyor veya köle ticaretine katılıyor. Buna karşılık bazı tiranlar tüm aileleri yok ediyor, kitlesel cinayetler işliyor ve çoğunlukla para için tüm kentleri köleleştiriyor. Ağır hasta olduğunu
HİÇBİR YOLU YOK GİBİ GELDİĞİNDE
Sorunumuzun hiçbir çözümü olmadığına inanmaya izin verirsek, korku devreye girecektir. "Mümkün değil, bu sorunu çözmenin bir yolu yok" dediğimizi ya da başkalarının dediğini çok duymuşuzdur. Sırf o yolu bilmiyoruz diye gerçekten bir yol olmadığı anlamı çıkmaz. İsa, "Yol...Ben'im" dedi (Yuhanna 14:6). Yeşaya,
Sayfa 136 - GDKKitabı okuyor
Dua
Hz. Süleyman Peygamber'in (aleyhisselâm) en köklü, hepimize irşad edici mesaj ağırlıklı duası. "Allah'ım senin hoşlanacağın çok güzel bir çalışmayı bana irşad et, ilham et, öğret ve muvaffak et." Neml Sûresi, 19.
Sayfa 292Kitabı okudu
Hıristiyanlık'ta Şehitlik
edilemeyeceği anlamına geliyordu. İsa’nın akımındaki bir başka büyük değişim doğrudan İsa’nın infazından doğmuştu. İsa’nın müritleri kültlerinin kurucusunun örneğini izlemek istediklerinden Hıristiyanlık bir ölüm kültü haline geldi. Böylece Hıristiyan şehidi çağına girdik. Bu, yeni bir sapmaydı. Yahudilerin, Daniel Kitabı’nın yazıldığı dönemde
Reklam
Destana Memê Alan
(…) Zînê got: “Lolo, Memo, dilê min bi kul û bi jan e. Madem ku tu guh nadî gotinên merivane Ji berê da, xelkê kêmanî xistine derê me jinane, Dibêjin: “Jin parsiya kêm in û rûreşiya dê û bavane.” Were destê xwe bavêje destê min û min çek ke ser pişta Bozê Rewane, Berê xwe bide welatê xwe, bajarê Mixribiyane, Bila heywan me her duyan bibe,
Tanıdığım her kadın korkuyor, hepsi. Bir tanesi dokuz yaşındayken çamaşır sepetine saklanıyormuş. Bir tanesi on üç yaşından on altı yaşına kadar her gece babası sarhoş halde yatağına gelmesin diye sessizce dua ediyormuş. Bir tanesi arkadaşıyla bir partideymiş, arkadaşı ondan bir şey istemiş, o istememiş ve onu tuvalette sıkıştırmış. Bir tanesi abisinden saklanıyormuş, diğeri dedesinden, diğeri bir iş arkadaşından. Bazıları bunun kadının suçu olduğunu söylüyor; tişörtü çok dardı, göğüsleri çok büyüktü, bir erkek buna nasıl karşı koyabilir? Ama size şok edici bir şey söyleyeyim mi? Belki de mağdur suçlu değildir. Güzel bir kadının bedenine onun güzelliğini takdir ederek bakmıyorsanız, onu soyup tüketmek için bakıyorsanız o zaman gerçekten de kültürümüz aklınızı zehirlemiş demektir: Tüket, al, hayvan ol, sahip ol, al, al.
Ne güzel bir dua
Abdullah bin Ömer rivayet ediyor: Resulullah en çok şöyle dua ederdi Allah'ım senden sıhhat, afiyet ve iyi huy istiyorum.
Dua
Allahu Teâlâ Hazretleri bizi kendi eksiklerine takılan, ayıbı göz önüne alarak kendisini temizlemeye, kendisini düzeltmeye çalışan, yoğun gayretli Müslümanlardan eylesin. Allahu Teâlâ bütün Müslüman kardeşlerimize güzel âkıbetler versin. Receb-i Şerif'i, Şaban-ı Şerif'i çok bereketli kılsın. Allah'ın beğendiği çalışmalar, kullarının da memnun olduğu çalışmalarla bizi fazlaca meşgul etsin. Ramazan-ı Şerif'e sağ salim, güzel niyetlerle ulaştırsın. Bu tür Müslüman kardeşlerimiz, özellikle acısını her gün gazetelerde okumaya dayanamadığımız Orta Doğu'daki Müslüman kardeşlerimize Allah imdat eylesin. Normal bir yardım değil, oradaki Siyonistlerin kökünü kazıyacağı, tüm Müslümanlara rahat nefes aldıracağı imdat ve yardım ile Allah yardım eylesin. Bütün mümin kardeşlerimin elinizden tutsun Mevlâ. Bizden yüz çevirmesin. Hayra kullansın. Mutlaka canımızı Müslüman alsın inşallah. Âmin. Bizi bize terk etmesin.
Sayfa 251Kitabı okudu
1610 yılında artık İber Yarımadası'nın tüm topraklarından kovulduktan sonra Müslümanlar çok sıkı şekilde takip edilmeye başlanmıştı. Adetlerini, gelenek göreneklerini, hatta fiziksel görünümlerini, baskın karakter özelliklerini anlatan kitapçıklar basılıp dağıtılmış, onların Eski Hıristiyanlar tarafından tespit edilmesini sağlayacak pratik bilgiler verilmişti. Hıristiyan halka verilen pratik bilgilerden bazıları şunlardı: Müslümanlar namaz kılarken kıbleye dönüyorlar, hayvanları kıbleye doğru kesiyorlar, temiz pak olduktan sonra bir odaya doluşup kapıyı da sıkıca kapadıktan sonra dua ediyorlardı. Ayrıca genelde gizli yerlerde dua ediyorlardı: sazlardan yapılmış kulübelerde, bostanlarda, kavun karpuz tarlalarında. Onların Ramazan ayında olduklarını ise "en güzel elbiselerini giydiklerinden" ve "fakirlere sadaka verdiklerinden" anlayabilirlerdi. Hıristiyanları şaşırtan İslami özelliklerden biri de sık sık yıkanma âdetiydi. "Aralık ayında dışarıda bile yıkandıklarına" şahit oluyorlardı. Kendilerini ele verecekleri geleneklerinden biri de buydu. Ramazan'da "gece yıldızlar görünene kadar" oruç tuttukları da biliniyordu. Ramazan zamanı kendi dininden olanlara zekât verdiği fark edilen Moriskoları ise hayırlı günler beklemiyordu.
1.498 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.