Kapitalizmin eseri hasta insan
"İyi bir ekonomiye sahip olmak için hasta insanlar mı üretmek zorundayız?" diye soruyordu Erich Fromm kapitalizm hakkında düşündüğü bir makalesinde ve ekonomik krizin ardındaki gerçek sorunu şöyle tespit ediyordu: İnsanlık krizi. 20. yüzyılın ortalarında yaptığı bu tespit çok çarpıcı ve bugün için daha da geçerli sanırım. Kapitalizmin insana bulaştırdığı hastalığa nekrofili (ölü insanlara cinsel ilgi duymak şeklinde tanımlanabilecek bir cinsel yönelim bozukluğu) diyordu Fromm. Araba, ev ve para gibi ölü nesnelere odaklı, üretken olmayan bir yaşam tarzına tutulmuş gibi olmak.
Mükemmel bir tespit
Tehlike yaklaşınca, insanın ruhunda iki eşit ses yükselir: Biri, çok makul olanı, tehlikenin boyutlarını inceden inceye düşünmesini, bundan kaçınmanın çaresini bulmasını ister insandan; öbürü, tehlikeyi düşünmenin çok ağır ve acılı bir şey olduğunu, her şeyi önceden görmenin insanın elinde olmadığını, bunun için en iyisi tehlike baş gösterinceye kadar ondan yüz çevirmek ve iyi şeyler düşünmek olduğunu söyler. Yalnızlıkta insan birinci sese kapılır, toplulukta ikinciye.
Sayfa 1295Kitabı okudu
Reklam
Ben Rubi'nin Fikirleri Cenevre, 30 Temmuz Gazetelere şu ilanı verdim: "Birkaç dil bilir, filozof, bekar, sabırlı ve gezgin katip arıyorum. 20 Temmuz tarihine kadar akşamları saat onda, Mon Repos oteline müracaat." Bir müddettir uykusuzluk çektiğimi için, taliplerin sınavı geceyi geçirmeme yardım eder diye düşünüyordum. Altmış üç
Harika bir Tespit !
||Ot yemeye en haris/düşkün olan koyunlar hep taze ve iyi otlara ulaşmak için en önde gider, açgözlü olmayanlar ise en geriden takip eder. Çoban, koyun sürüsünü geri çağırdığı zaman en ileride olan en geride kalır ve en arkada olan da en öne geçmiş olur. İşte aynen bunun gibi, bazı insanlar da dünya hayatının cazibesine kapılarak ve "geriye dönüşü" unutarak "Çoban'dan" gittikçe uzaklaşırlar. Bu insanlar, koyunların en semizi gibi, diğer insanlara nazaran çok daha başarılı ve zengin görünebilirler. Her şeye hak ettiği kadar ehemmiyet verenler ve işlerini "önem sırasına" göre düzenleyenler zahiren geride kalmış gibi görünebilirler. Fakat ölüm vakti (geriye dönüş zamanı) geldiğinde Cenab-ı Hakk'ın nazarında en arkada kalanlar sınıfına dahil olurlar. "Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah'ı tesbih ederiz. Ve siz, O'na döndürüleceksiniz." (Yasin/83) "Her canlı ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilik ile deneyeceğiz; hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz." (Enbiya/35)
SİNEKLER İKİ BOYUTLU GÖRÜŞE Mİ SAHİP ?
Üç boyutlu bir dünyada yaşıyor olsak da onu nasıl göreceğimiz, göz ve beyin yapımıza bağlı. Aslında başka faktörler de var ama soruyu yanıtlamak için bu ikisi yeterli. Araştırmaların gösterdiği üzere. bir canlının zaman algısı boyutlarına bağlı olarak değişebiliyor. Boyutlar küçüldükçe zaman yavaşlıyor. Sinekler de zamanı bizden farklı algılıyorlar ve bu görüşlerine de yansıyor. Yani her seyi (bizimle kıyaslanınca) ağır çekimde izledikleri söylenebilir. İşte bu nedenle hiçbir şeyi gözden kaçırmazlar. Sonuçta siz de dünyayı ağır çekimde görseydiniz, çevredeki her şeyin farkına varacak kadar zamanınız olurdu. Üstüne bir de çözünürlük limitlerini aşan bir görüş keskinliğine sahip olduklarını ekleyelim.Ayrıca sineklerin görüntü isleme sistemi analog. Dijital sistemler verileri piksel piksel işler ve bu da zaman alır. Sineklerin anolog sistemiyse çok hızlı. Sonuçta detayları son derece hızlı bir sekilde tespit edip isleyebiliyorlar. Yine de insanlar kadar iyi göremezler. Ama dünyayı üç boyutlu algılıyorlar.
İnsanın topraktan yaratıldığı doğru bir tespit:biz tabiata çok benziyoruz. Ruhlarımız, tabiatın ruhu gibi iki büyük tezadla örülür: iyi ve fena, güzel ve çirkin, doğru ve eğri.
Sayfa 261 - ötükenKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 971 ile 980 arasındakiler gösteriliyor.