Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Dünya bir misafirhanedir. İnsan ise onda az duracaktır ve vazifesi çok bir misafirdir ve kısa bir ömürde hayat-ı ebediyeye lâzım olan levazımatı tedarik etmekle mükelleftir. En ehemm ve en elzem işler, takdim edilecektir. Halbuki siz ekseriyet itibariyle şu fâni dünyayı bir makarr-ı ebedî nokta-i nazarında ve gaflet perdesi altında, dünyaperestlik hissiyle işlenmiş bir suret sizde görülüyor.
Çoğu terapist gibi julius da terapi alanındaki aralıksız saldırılara kendini karşı kapatamıyordu. Saldırılar pek çok yönden geliyordu: ilaç şirketlerinden, ilaçların ve kısa terapilerin etkinliğini doğrulamak için düzenlenen yüzeysel araştırmaları destekleyen kontrollü bakımdan; terapistlerle alay etmekten hiç bıkmayan medyadan; davranışçılardan; motivasyon konuşmacılarından; hepsinin hastaların kalbi ve zihni için rekabet ettiği bir yığın yeni çağ şifacılarından ve mezheplerden. Ve kuşkusuz içteki kuşkular da söz konusuydu: artan bir sıklıkla rapor edilen olağanüstü moleküler nörobiyolojik keşifler en deneyimli terapistin bile işinin uygunluğundan kuşkulanmasına yol açıyordu.
Reklam
“Şey… İnsan benim gibi hantal ve her şeyi yüzüne gözüne bulaştıran biriyse, kendisi gibi olmayan insanları gözünde çok büyütüyor. Benim… Benim… geldiğim yerde, böyle insanlara atumai derdik. Bu insanlar, tökezlemelerine yol açacak aşırı tek bir adım bile atmazlar; paket bağladıkları ip hiçbir zaman bir santim bile kısa gelmez. Trafik ışıkları her zaman onlarla uyumludur. Acı, yatağa uzanıp acı çekmeye hazır oldukları zaman ortaya çıkar, şaka da onları güldürmesi uygun olduğu zaman. İşte dün, sadece bir süre için bu atumai’yi yaşama gereksinmesi duydum. Carla da böyle bir gereksinme duyuyordu. İkimiz aynı anda duyduk bu gereksinmeyi. Hapşırmadan önce, hapşıracağım diye karar vermezsiniz, birden hapşırıverirsiniz. Herhangi bir fikir ileri süren ya da başı çeken filan yoktu. Öyle, ansızın, kendi başımıza gidiverdik.”
Yoksulluk, miskinlik dolu bu aşağılık dünyada ilk kez bir güneş ışını, hayatımı aydınlattı sanmıştım. Ama ne yazık, bu güneş ışını pek de süreksiz bir parıltı oldu, bir meteordu sanki, bana bir kadın, daha çok bir melek kılığında göründü. Işıltısında kısa bir an, bir saniyelik bir zaman için hayatın bütün bedbahtlığını gördüm, azamet ve güzelliğini kavradım. Sonra da bu parıltı, pek de çabuk, karanlığın uçurumuna gömüldü. Hayır, bu süreksiz ışını kendime alıkoyamadım, tutamadım.
Sayfa 3 - YKY Yayınları
İnsan, doğası itibariyle de fazlasıyla iyimser. Az zamanda çok iş halledebileceğimizi zannediyoruz ve işleri normalde tamamlanabilecek süreden daha kısa sürede bitirebileceğimizi düşünüyoruz.
Ama ben en çok şeyi En kısa zamanda sana söyledim.. Yalnız sana.
Reklam
Cami Bey, en eski ve en gerçek Türk liberallerinden biriydi. Abdülhamid devrinde genç bir zabitken, Fizan çöllerine sürülmüş, bir hayli sergüzeşt [macera] geçirmişti. Nihayet, memleketin en büyük vatanseverlerinden olan Trablusgarp Valisi Recep Paşa onu yâver olarak almıştı. Cami Bey ilk önce, Abdülhamid’in tahtından indirilmesinde rol
İnsan tabiatta geçici bir olaydır. Başlangıçta insan yoktu. İnsandan önce yine şarkılar söylerdi deniz, yine rüzgâr fısıldardı. Quinet "La Creation"da (Yaradılış) "insan kâinatın efendisi değildir" der. Gelip geçici bir kuvvettir. Tabiatta çok kısa bir müddet, tırnaklarının izini, gözyaşlarını bıraktıktan sonra gidecektir. Tanrısız bir dünyada, insan Tanrı'dır. Ama atomun parçalanışı ile iş karıştı, bir olabilirler dünyası çıktı ortaya.
Hayat olumsuz duyguları saklamak ve sürdürmek için çok kısa.
Solon yine eski Yunan’da bir kanun koyucu (MÖ 640- 558). Adam, kadın bedeninin ticari mal haline gelmesinin kısa sürede büyük boyutlara ulaşması sonucu ilk genelevi açmak zorunda kalmış. Çünkü hem erkeklerin evli kadınlara ve genç kızlara saldırmadan seks dürtülerini giderebilmele­rini sağlamak istemiş, hem de hayat kadınlarının korunması gerektiğine inanmış. Toplum için gerekli oldukları açık bir gerçek olmasına rağmen fahişeler yüzyıllardır parmakla gös­terilmiş, her zaman her yerde dışlanmış, hep bir yerlere ka­ patılmışlar. Bu örnek, ikiyüzlülüğün her toplumda çok eskiden beri var olduğunun ilkel bir göstergesidir.
Reklam
İnsan eskisinden çok daha fazla sayıda insanla, çok daha kısa süreli, daha yüzeysel ilişkiler kurma eğilimindedir. Bu, soğuk bir günde karşılaşan bir grup kirpinin öyküsüne benzer. Kirpiler ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar, ama dikenleri birbirine batar. Birbirlerinden ayrıldıklarındaysa soğuktan rahatsız olurlar. İleri geri hareket ederek sonunda dikenlerini batırmadan birbirlerini ısıtabilecekleri en uygun uzaklığı bulurlar.
Çanak çömlek deyip geçme :)
Çömlekçiliğin icadı : İnsanlar hayatlarında ilk kez su geçirmeyen, istenilen her biçimde kaplara sahip oldular. Yiyecekleri kaynatma, pişirme ya da buğulama gibi yeni bir olanağa kavuşunca, daha önce yararlanmaları güç olan pek çok besin kaynağından yararlanmaya başladılar: Bir ateşin üzerinde pişirildiğinde yanan ya da suyunu kaybeden yapraklı sebzelerden; artık kolayca kabukları açılabilen kabuklu deniz hayvanlarından; şimdi artık suya yatırılarak acısı çıkartılan meşe palamutu ve atkestanesi gibi zehirli ya da acı ama besleyici yiyeceklerden yararlanıyorlardı. Kaynatılmış yumuşak yiyeceklerle küçük çocuklar beslenebilirdi, bu da çocukların daha erken sütten kesilmesine ve annelerinin daha kısa aralıklarla çocuk doğurmasına olanak veriyordu. Okuma yazması olmayan toplum- larda bilgi deposu olan, dişsiz yaşlıların beslenmesi ve daha uzun yaşaması mümkündü. Çömlekçiliğin bütün bu önemli sonuçları bir nüfus patlamasını tetikledi, Japonya'nın nüfusu birkaç binden çeyrek milyona çıktı.
Fakat elinin altındaki ilkelere şu ikisini de ekle: Birincisi, şeyler ruha temas etmez, daima onun dışında ve hareketsizdirler; bütün kaygılarımız içimizdeki düşünceden doğar. ikincisiyse gördüğün hemen hemen her şey kısa sürede değişecek, hatta artık var olmayacak. Böyle ne kadar çok değişikliğe bizzat şahit olduğunu hiç aklından çıkarma. Dünya değişimdir, yaşamsa kanaat.
“Hayatta en önemli olan şeylerin sevgi, minnettarlık ve bağışlama olduğunu düşündüğümü söylemek istiyorum. Sevgi, çünkü sevgi olmadan hayat nedir ki? Minnettarlık, çünkü annem bana her zaman minnet dolu olmamı öğretti. Ve teşekkür ederim dediğinde bu karşımdakini de mutlu eder. Ve bağışlama, çünkü hayat öfkeli olmak için çok kısa ve göz kamaştırıcı.”
Sayfa 326Kitabı okudu
Evlilik
Günün birinde onun hiç durmadan aynı sözleri tekrarlamasından bıkıp usanacagim, sirf onu hosnut etmek için biriyle evlenip o adam sevmeye zorlayacagim kendimi. ikimiz birlikte bir gelecegimiz oldugu hayalini kurmayi basaracagiz: kirda bir ev, cocuklar, çocuklarmizin gelecegi. Ilk yil sık sık sevisecegiz, ikinci yil daha az; üçüncü yildan sonra insanin aklina herhalde ancak on beste bir gelir seks, aklina geleni ise ayda bir gerçeklestirir. Daha da beteri, hemen hemen his konusmayacagiz. Durumu kabullenmeye calisacagim, neyim eksik, bu adam artik benimle ilgilenmiyor, yüzüme bile bakmiyor, hep arkadaslarindan söz ediyor, sanki gercek dünyasi onlarms gibisinden kendi kendimi sorgulayacagim. Evliligimiz iyice kötülediginde gebe kalacagim. Cocugumuz olacak, bir süre birbirimize yakinlasacagiz, sonra her sey gene eskisi gibi olacak. Dün -ya da günlerce önce miydi bilmiyorum artik- o hemsirenin anlattigi teyze gibi kilo almaya balayacagim. Perhizlere girecegim, her gün, her hafta sistematik yenilgilere ugrayacagim, her türlü denetim cabama israrla karsi koyarak artan kilolar karsisinda. O asamada, depresyonu engelleyen sihirli haplar kullanmaya balayacagim, derken bir-iki çocuk daha yapacajim, çok kisa süren ask gecelerinin meyvesi olarak. Çocuklarımın yasam nedenim oldugunu söyleyecegim herkese, oysa aslinda benim yasamim onlarin yasam nedenidir. Herkes bizi mutlu bir çift olarak görecek, yüzeyde görünen mutlulugun altindaki yalnizliklardan, öfkeden, tevekkülden kimsenin haberi olmayacak.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.