ne haklı bir kitapsın sen öyle..
Hayat... Sen mi büyüksün, ben mi? Lastikli tokam gibisin hayat. İki kere dolanınca bol, üç kere dolanınca dar geliyorsun. Arayı buldurmuyorsun. Cam kenarında oturmak isteyenleri, hep arka lastik üzerinde yolculuk ettiriyorsun. İstediklerim gidiyor, sen istediğim gibi gitmiyorsun. Herkes yüreğinin ekmeğini yer diyorsun, sonra glüten ödem yapıyor diye diyette ekmek vermiyorsun. Brüksel lahanasına iğrenç, tahin ve pekmeze muhteşem bir tat veriyorsun. Üç günlük dünya diyorsun, ilk günden anlamamıza izin vermiyorsun. Ne anladım ben son gününde anladığım hayattan? Var olan zekâsıyla hayatta kalması imkânsız olan insanlarla bizi sınıyorsun. Özür de dilemiyorsun. Yüzümü güldürmeyi bir yana bırak, şöyle güzelce bir gıdıklamiyorsun. Sürprizlerle dolu olduğunu söylüyorsun, gece yarısı kapıyı çaldırdığınla bir fincan şeker istetiyorsun. Şeker de yok ki bende. Hurma kullanıyorum yerine. Hayaller Maldiv’ken, beni Mahmutbey trafiğiyle test ediyorsun. Şeyma Subaşı’yı özel jetle düğününe gönderip, maskesini evde yapan, yoğurdunu bile kendi mayalayan kadını üzüyorsun. Sanki şansını fazla zorluyorsun. Vallahi bak buraya yazıyorum. Sonunda gülen ben olacağım. Bunu da çok iyi biliyorsun. Sabrımı sınarken çok eğleniyorsundur diye sesimi çıkarmıyorum. Çünkü hissetmişsindir, ben seni bu halinle bile çok seviyorum...
Resim