Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Şimdi söyle bakalım, bir şey mi istemiştin? Yoksa sadece benden ilgi mi bekliyorsun?" Dudaklarında alaycı bir gülümseme belirirken gamzelerinden biri göründü. Evangeline bunu hiç kaçırmamıştı. "Yanlış kıza soruyorsun, Jacks. O kızın aksine, ben senin bir tanrı olmadığını biliyorum." "Ama yine de kilisemde dua eden sendin." Jacks botlarıyla masayı tekmeledi. "Ne demiştin? Kalp kırıklığımı anladığınızı biliyorum." Hafif bir kahkaha attı. Evangeline yanaklarının kızardığını hissetti, onun bu hali Jacks'i daha çok güldürdü. "Belli ki yanılmışım" dedi Evangeline.
Novoye Vremya'da intihar eden genç bir kızın çok dikkat çekici, uzun bir mektubu yer aldı. 25 yaşındaydı, soyadı Pisareva’ydı. Bir zamanlar hali vakti yerinde olan bir toprak sahibinin kızıydı, Petersburg’a gelmiş, kendini geliştirmeye vermiş ve Ebe Okuluna girmiş. Sınavları geçmiş ve zemstvo sağlık merkezinde iş bulmuş, mektubunda paraya hiç
Reklam
''... 'Şimdi, söyle bakalım, bu kez nereye gitmek istersin?' ... Nora biraz düşündü... başka bir kediyi değil, kendi kedisini görmeyi cidden çok istiyordu... 'Peki. Voltaire'i evde tuttuğum hayatı görmek istiyorum. Benim Voltaire'imi... Kısa bir süre için de olsa, o hayatı isterim. Öyle bir hayat var, değil mi?' ... Voltaire'e seslene seslene, bakmadığı yer kalmadı. Onu ancak odasına dönüp yatağın altına baktığında bulabildi. 'Volts?' Kedi hareketsizdi. ... Fakat kedinin soğuk bedenine dokunur dokunmaz durumu anlayıp büyük bir üzüntüye ve şaşkınlığa kapıldı... 'Anlayamadım.' dedi Nora. Bayan Elm okuduğu sayfadan gözlerin ayırmadı. 'Anlayamadığın çok şey olacak.' 'Voltaire'in hala yaşadığı hayatı istemiştim.' 'Aslında istemedin.' 'Ne?' Bayan Elm kitabı bıraktı. 'Onu evde tuttuğun hayatı istemiştin. İkisi apayrı şeyler.' 'Öyle mi?' 'Evet. Kesinlikle. Onun hala yaşadığı hayatı istemiş olsan, hayır demek zorunda kalacaktım.' 'Niye ki?' 'Çünkü öyle bir hayat yok.' ''
Sayfa 64 - Domingo Yayınevi
Anlamıştım, bugün temizlik yapmaya başladığımda bir şey olacağını duyumsamıştım. Senin “selamlarını” ajan sezgisiyle hissediyorum. Meğerse sırların varmış, hem de sehpa büyüklüğündeki bu kitap kadar kocaman sırların! Bravo, teşekkürler, Nâzım! Az bulunur, mükemmel bir kitap. Herhalde şimdi evimizdeki en güzel kitap. Senin kendi yazdıklarını
Evden çıkarken girişteki ışığı açık bırakıyorum. Çıkarken açıyorum. Gündüz bir yere gitsem bile, yarım saat için çıksam, dönerken dostlarla beraber gelecek olsam bile açık bırakıyorum. Tozlu camlarımızın ardında yeşil bahar hissediliyor. Gecikti bu yıl bahar, güneşsiz ve öylesine soğuktu ki, sanki hasta gibiydi. “Sensiz” diye adlandırabileceğim
Çok şey mi istemiştin ki ??
" Geceleri odama gelip iyi geceler, diyecek bir baba istiyorum. Başımı okşasın. Odama girdiğinde üstümü açtıysam usulca örtsün. Yanağıma, alnıma bir iyi uykular öpücüğü kondursun. "
Reklam
Ah şu her şeye bununu sokan satıcı kadınlar olmasa!!..
Leopoldo hemen büyük mağazaya daldı, yürüyen merdivenlerle spor malzemelerinin satıldığı kata çıktı. Orada parlak bir rafın üstünde her renk ve her biçimde koşu ayakkabıları diziliydi. Onları seyrederken yüreği güm güm atıyordu. Ah, şu ayakkabılara sahip olmayı ne çok istiyordu! Onların bir çiftini ayaklarında görebilmek için neler vermezdi. Hepsinin en güzeli gibi görünen bir çift ayakkabıya elini uzatmak üzereydi ki, arkasından bir sesin, "Bir şey mi istemiştin küçük?” diye sorduğunu işitti. Leopoldo döndü baktı: bu her şeye burnunu sokan türden bir satıcı kadındı.