Yaşlanmaktaydı. Kendisi bile bunun farkındaydı. Başkalarının meseleleriyle ilgilenmez olmuştu; kendisiyle konuşulduğunda genellikle dinlemiyordu. Konuşmaktan hoşlanırdı, ama ne diyeceğini sık sık unutuyor, hatırlayabildiğinde de, genellikle zahmetine değmezmiş gibi geliyordu. Cümleleri ve vücut hareketleri katışılaşmış, sabitleşmişti; bir zamanlar çok sükse yapan anektodları artık soğuk bir hava estiriyordu; suskunluğu da konuşması kadar anlamsızdı. Oysa sağlıklı, faal bir hayatı olmuştu; azimle çalışmış, para kazanmış, çocuklarını okutmuştu. Hiçbir şeye ve hiç kimseye kabahat bulunamazdı: Yaşlanıyordu işte.