Sadece 9 yıl tahtta kalmasına rağmen Türk tarihinde adı en fazla geçen hükümdar olan, babası Çağrı ve amcası Tuğrul Beylerle Anadolu’nun Müslümanlaşmasını sağlayan, özgür bir hükümdar olarak Fırat’ın batısına ilk defa geçmeyi başaran, 1071’de Malazgirt’te destan yazan, Türk tarihinin efsanesi Sultan Alp Arslan…
Öncelikle eserin kaynakçasının fazlasıyla zengin olması bu kitapta olduğu gibi bir tarih kitabı için olmazsa olmaz niteliğindedir. Eserde akademik dil olmasına rağmen gayet akıcı.Hayatının sadece belli başlı bölümleri değil doğumundan ölümüne kadar incelenmiş olmasının kitabı daha okunur kıldığını söyleyebilirim. Sadece Sultan Alparslan değil; Büyük Selçuklu Devleti ve temellerini atan Çağrı Bey ile Tuğrul Bey hakkında da gayet tatmin edici bilgiler mevcut.Söz konusu Türk Tarihi olunca Alparslan gibi çok kıymetli bir hükümdarı es geçmek olmaz. Her Tür okuyucunun Alparslan hakkında sıkılmadan zevkle okuyacağı bu kitabı yazdığı için Cihan Piyadeoğlu'na teşekkürler. Zaman kaybetmeden alın ve okuyun.
"Bir yıldız kayıyor. Hep böyle olur. İnsanlar gökyüzüne bakar ve bir yıldız kayar. Aslında bundan daha tabii ne olabilir? Bir yıldızın kayışını görmek bile kafi değil midir...?"
Yoksulluk İçimizde, yazara dair okuduğum ilk kitap, tarzı elbette farklı geldi sayfalar sonra alıştım ve hoşuma gittiğini söyleyebilirim, her cümlenin ardı, alt metni düşüncesi, cümlelerin aralarında yer alıyor, sonraki levha kısmında, o bölümle ilgili yer alan konuyla ilgili verilmiş, dini, edebî metin ve cümleler var, yazarın cümle kullanım yapısını, üslubunu naif ve hoş buldum, cümleleri çok şey ifade ediyor. Kitapta yer alan hikâye tam anlamıyla alıştığımız gibi sunulmasa da yazarın, farklı bakış açılarıyla, yoksulluğun içimizde olduğunu ve bunu güzel yansıttığını düşünüyorum.
Teşekkürler.
SPOİ İÇERİR!!
Sayfalar boyunca hatta kitabın neredeyse tamamında canavarın çektirdiği zulümleri görüyoruz. Sırf çektiği acılardan ötürü yaratıcısından intikam almak, ruhunu tatmin etmek uğruna onca masum insanın canına kıyışı...
Kitabı özetlemek gerekirse Victor isimli bir gencin yaptığı çalışmalar sonucu parçaları birleştirerek oluşturduğu
Halk arasında yaygın olan her türlü batıl inançla kafayı bozduğunu açıkça belli eden Gürpınar'ın kaleminden okuduğum ilk eseriydi. Kitapla tanışmama ve hevesle okuyup hızlıca bitirmeme vesile olan Ceren Sungur'a bolca teşekkürler. Kendisi yakın zamanda "Tarih Obası" kanalında kitabın bazı kısımlarını seslendirip yorumladığı bir seri yaptı ve tüm izleyicilerini bu eseri okumaya davet etti. Kitaba ve yazarına gelecek olursam, genelde varlığını çok net hissettiren erkek elinden çıkmış kadın karakter sığlığını barındırmayan gerçekçi diyaloglarını okurken sık sık takdir ettim. Kendisinin iyi ve tarafsız bir gözlemci olduğunu söyleyebilirim. Bunun yanında uzun zamandır kitap okuma alışkanlığını terk etmiş bir insan olarak okumaya dönmek için bu kitabın
Cadı kesinlikle uygun bir seçim olduğumu düşünüyorum. İlk sayfasından son satırına kadar yazarın dili akıcılığından hiçbir şey kaybetmiyor. sık sık güldüren okuması keyifli diyalogları, bir cadı safsatasını bile ciddi bir fenomenmişçesine her yönüyle evirip çeviren paragrafları ile okumaktan zevk aldığım bir kitaptı. Yazarın diğer eserlerine de mutlaka bakacağım.
CadıHüseyin Rahmi Gürpınar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023971 okunma
Profesör Andersen'in Gecesi isimli kitabınPDFini arıyorum. elinde olan z library ye yüklerse büyük bir iyilik yapmış olur. Çok çok teşekkürler şimdiden.................. malum kitap fiyatları çok yüksek.
Lise hayatım kötü geçti. İlk gittiğim lise çok güzeldi. Hem arkadaşlarım hem de hocamlarım sonra okuldan atıldım.
Gittiğim lise hem kötü yerde hem de kötü bir okuldu. Arkadaşlarımda pek iyi değildi.
En kötü yanı ise hocalar...
11.sınıfta e okulu açıp herkesin notuna bakardı. Notlarımızı söyler kaç tane düşük olduğunu söylerdi sınıfın ortasında derste.
Bize sınıfı geçemezsiniz, sizden bir şey olmaz bu gidişle diye laflar söylerdi.
14 kişiydik, anca 5 kişi sınıftan geçebileceğini söyleyip strese sokardı.
Çok az kişi geçerse sınıfın açılmayacak derdi. Ben 5 kişinin içindeyim, açık liseye gitmek istemiyorum diye düşünürdüm.
Bir tane hocamız vardı. Hiç ders işlemiyordu. Herkes öğretmen masasının yanında toplanıp kızlarla konuşuldu.
Herkes onu seviyordu. Bize de "ergen" diyordu.
Sonra 12.sınıfta 11 kişiydik. Her türlü bize kötü davranıyorlardı. Bazı hocalar ders işlemiyor ve sınıftakilerin arkasından konuşuyorlardı sonra onlar gelince de onların yüzüne gülüyordu. İğrenç bir şey bu.
Sınıftaki kişilerde iğrenç. Birbirlerin yüzüne gülüp hepsi onlar yokken hem dedikoduları yapmak vb.
Hocalar hem mobbing uyguladı.
Teşekkürler çok istediğim bir lise hayatım oldu. Beni sömürdünüz, aşağıladınız...
Kitabın ve Kvothe'nin hikâyesi o kadar yoğun ki nereden başlasam orası en ortası olur. İlk olarak Kvothe'den ve onun etrafındaki karakterlerden başlamak istiyorum. Genellikle okurken bu çocuk niye böyle düşüncesiz davranıyor dediğim çok yer oldu. Hani bu kadar zeki birinden bahsediliyorsa ben de bunu görmek isterdim. Dersler konusunda
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Toplumsal gerçekçi tarzda ele aldığı bu eser, otobiyografik. Gayet akıcı, sade ve etkileyici bir dil kullanmış.
Alışılan tarzda yazılan otobiyografik eserler kronolojik sırayı takip eder. Ancak yazar, belli bir başlık belirleyerek bu başlığın ona hatırlattığı anılarını yazmayı tercih etmiş. Örneğin; aklımda kalan en
Zaman itibariyle üzerime birazdan fazla yağmurun yağdığı bir zamanda başladım kitabı okumaya.
Kemal Sayar'in abiligi ve beyfendiligi kısa kisa okumalarla teselli oldu. Kimi zaman, filmler üzerinden bile bize algilatilan durumların hiç de öyle olmadığını da anlatti. Yalnız son kısım öyle vurucuydu ki. Ebeveynlik üzerine daha çok dinlenilmesi gereken biri olduğunu kanıtlar nitelikte.
Bilhassa cocukluk donemi bitmis kimselerin geldiği terapistlerin tespitleri tabiki kuru kuruya konuşanlardan daha kıymetli. O yüzden kitabın bu kısmı kitap bitiminde ağzımıza bir parmak bal çalıp giden cinstendi. Teşekkürler Kemal Sayar.
Rabbim razı olsun.
Kısa özlü kelimelerle engin duygu ve düşünceleri anlata bilme sanatı diyor şair İbrahim Terzioğlu. Satırları ile küllenmiş ateşin altındaki koru açığa çıkaran satırları ile Alparslan Yige için.
Bir cümlede binlerce duyguyu ifade edebilmek şairlik ve şiirler. Bu duyguların satırlarda yansımasını okurken o hislerin dehlizlerinde geziyorsunuz.
Şiir sever olarak severek okuduğum kitabı tavsiye ederim. Yazarın kalemini çok sevdim diğer kitaplarını okuyacağım.
Bu güzel dizeler için teşekkürler @alparslanyge
BU GİDİŞLE
Açtığın yaralar sızlıyor hala
Kanıyor hatıralar
Yenik düşecek yorgun yüreğim
Korkuyorum sonum olacaksın bu gidişle
Ve o nasıl bir vazgeçiş
Nasıl bir gitmek öyle
Bildiğim tüm terk etmeleri kıskandı bu gidişle...
KALP YETMEZLİĞİ
Kaybettim diyorum soranlara
Kalp yetmezliği
"Bu yaşta olur mu hç?" diyorlar
Oldu işte diyorum
Yetmedi onun kalbi
Yürek olma yolunda
Kesili verdi nefesi...
On İki Hayvanlı Türk Takvimi'ne göre Yalpağan Yılı'nda olduğumuzun şerefine değerli arkadaşım Emre Bozkuş tarafından hazırlanan Fantastik Öykü ve Resim Seçkisine hoş geldiniz! Hazırladığı öykü ve resim seçkisine ad vermede yerli bir ad yerine Yerdeniz serisindeki yalpağanın adı seçerek Ursula Kroeber Le Guin'in eserlerine olan
Gözyaşı Mührü. Mükemmel bir keşifle sizlerleyim. Yine çok güzel bir fantastik kitap bulduğum için çok mutluyum. Ve bu kitabın yazarı bir Türk. Bunun mutluluğunu cidden anlatamam. Olay örgüsü ince ince işlenmiş, maceralarımız asla bitmiyor. 430 sayfayı soluksuz okudum desem yeridir.
Hikayemiz bir dağın derinliklerinde bulunan Yeraltı Şehri’nde