Siretin güzelliği yüreği kuşattığı bir gecede, Fantaziyeler talan olur saçılır birkaç hecede. Suret… Dış güzellik… Akıbeti olan… Okyanusun maviliği… Siret… Gönül güzelliği… Kalıcı olan… Okyanusun derinliği… Suretin güzelliğini arayan her göz yanıldı! Suret, bir ömür güzelliği taşıyabilir sanıldı. Siretin güzelliğini arayan her göz gönüldendir.
420 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
17 günde okudu
"13. yüzyıl Konya'sında geçen işbu hikaye zamandan, mekandan ve kültür farklılıklarından münezzehtir. Evrenseldir." Anlatım tekniği çok hoşuma gitti olayları bazen Şems penceresinden bazen Rumi penceresinden izliyoruz. Kah Sarhoş Süleyman kah Çöl Gülü açısından bakıyoruz. Sonra günümüze gelip Ella oluyoruz ve okuduklarımızı kendi hayatımız üstüne yorumluyoruz. Okumakta çok geç kalmışım. Okuyun Aşk Şeriatından bir damla da olsa nasiplenmek için. Mevlanayı Şemsi anmak için. Onları anmak bile insanın içinde bir parça olsun huzur hissetmesine yeter. Meramınız aşk, aşkınız baki olsun.
Aşk
AşkElif Şafak · Doğan Kitap · 200967,7bin okunma
Reklam
“Benimle benden önceki diğer Peygamberlerin misali, şu adamın misâli gibidir: Adam mükemmel ve güzel bir ev yapmıştır, sadece köşelerinin birinde bir tuğla yeri boş kalmıştır. Halk, evi hayran hayran dolaşmaya başlar ve (o eksikliği görüp): “Bu eksik tuğla konulmayacak mı?” der. İşte ben bu tuğlayım ve ben Peygamberlerin sonuncusuyum.
Züleyha’nın Yûsuf’a Mektup Yazmaya Başlayıp da Hitaptan Öteye Geçememesi Züleyha, kalbi acının anlamına dair sınırlarda dolaşmaya başlayınca Yûsuf’a bir mektup yazmaya karar verdi. İçindeki hallere tercüman olacak sözcükleri bulup da Yûsuf’a göstermek istedi. Dedi, her vasfın karşılığı bir sözcük var nasılsa. Ben de halimi arz edeyim
Timaş Yayınları
Dücane Cündioğlu ELİF ŞAFAK -AŞK KİTABI ÜZERİNE
Aklın kaleminden kırk kurallı aşk — "Mevlâna.... İslâm âleminin Shakespeare''i!" (s. 38) Başka bir zaman olsa, bu denli bayağı bir benzetmeyle karşılaştığım daha ilk anda muhtemelen elimdeki kitabı -bir daha açmamak üzere- kapatır ve bir kenara koyardım. Bu sefer öyle yapmadım. Bir lâ havle çekip bu bayağılığın altını çizdim, sonra da
Çöl, evsiz ve duvarsız mekân; çöl, akıl ve hesap dışı zaman... Çöl, susuzluğun ve fırtınaların savruk karargâhı; çöl, yıldızlar altında hüzünlü gecelerin ahı... Çöl, kum zerrelerinden örülen yatak; ve çöl, birbirine karışan siyah ile ak... Her şeyi kuşatan erişilmez nimet; belki hususi nasiplere el veren ganimet... Hafakanların arasında gül yetiştiren gece, ne ki benim şarkılarımda yalnız iki hece. Gül ile çöl... Çöl ile gül... Çöl içinde bir gül, gül kokusunda bir çöl... Derinliği ve sonsuzluğu anlatan da nezaketsizliği Kaf Dağı'na atan da o... Gül... Boğulan, daralan ve sıkılan dünyanın ferahı; bekleyen, hisseden, yenilenen anın felahı... Çöl... Eski doğrulardan ve eskitilmiş yanlışlardan gül goncasını kurtaran; solmayan rengi ve yanılmayan hakikatiyle gülü saran... Biri, kumlara İlahi iradenin vurduğu mühür; diğeri Arş kaleminden dünyalık bedene nakşedilen ömür... Çölün bağrında ivazsız, garezsiz yetişen bir gül ve İlahi sırlarla sorgusuz sualsiz pişen bir gönül... Çölün kavurdukça kavuracağı ve Cemal-i Mutlak'a Habîb eyleyip duracağı... Fıtratında olumsuz ne varsa kumlarda savruldukça savrulacak olan, sonunda insanlığın sancılarına tabib olacak olan...
Sayfa 105 - KapıKitabı okudu
Reklam
201 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.