Ekmeği bol eyledik,
acıyı bal eyledik,
sıratı yol eyledik,
geldik bugüne...
Ekilir ekin geliriz;
ezilir un geliriz,
bir gider bin geliriz!
Beni vurmak kurtuluş mu?
Ve sen kalplerinizin arasına mesafe girdiğini hissettiğinde, yanındakine kendi kalbinden geçenleri duyurabilmek için bağırmaya başlarsın.
Kalpleri birbirine yakın olan insanlar bağırmaya ihtiyaç duymazlar.
Bu feci yoksulluk içini acıtmıştı. Zenginlik ve yoksulluğa dair bütün düşünceleri allak bullak oluyor ve kime karşı olduğunu bilmeden kalbinde derin bir öfkenin büyüdüğünü hissediyordu şimdi.
Yıllarca uğruna savaştığı özgürlük elinden alınmıştı, hem de en beter biçimde.Özgürlüğün be olduğunu şimdi anlıyordu ve daha şimdiden asla kavuşamayacağı bir sevgiliyi özler gibi özlemeye başlamıştı onu.
Sonradan İslamla tanışarak hidayete eren Müslüman kardeşlerimin hikayelerini büyük bir ilgiyle okuyorum. Onlarda gerçekten sahabe havası var gibi. Bizim elimizde bulunan ve kavramaktan beri, farkındalıksız yaşadığımız manevi yönün şuurunu bizden daha derin kavrıyor ve daha bilge bir duruş sergilediklerine inanıyorum. Okurken dikkatimi en çok
"İnsanlar tümüyle çaresiz kaldıklarında ve her şeylerini kaybettiklerinde korkuyu da kaybederler biliyor musun?
Senin mutluluk dediğin şey, onların artık hayatta korkacak hiçbir şeyleri kalmadığının ispatı yalnızca. Gülen bir yüz seni yanıltabilir, yanılmamak için insanların gözlerinin ta içine bakmayı öğrenmelisin, ta içine. Cevabı her zaman orada bulacaksın.”