Hayal edilen kadınlık: Yalnızca, erkeğin kafasında ve arzularında yaşar. Kadınlar, milyonlar halinde bir araya gelseler de
bu imgeyi yaratamazlar çünkü o ancak dışarıdan gelebilir. Eğer kadınlar bundan böyle, şiddet fantazması da dahil olmak üzere hiçbir biçimde hayal edilmek istemiyorlarsa hazzı ve haklarını da elden kaçırırlar. Bugüne dek erkek, hiçbir zaman kadın tarafından baştan çıkarılmaktan vazgeçmedi -kendi cinselliğinde kendini tek hak sahibi olarak görmek, özgür cinselliğin korkunç ayrıcalığıdır: "Artık rüyalarınızda bile yer almayacağım". Erkek, ideal kadının efendisi olarak kalmalı.
Şu tanıdık nesne yirmi beş yıldır orada duruyor. Yok olması için kaç yüzyılın geçmesi gerekiyor? Ben değiştim ve bu
anormal bir durum, ne olursa olsun sorumlulukları paylaşmak gerek. Cansızlar dünyasına tek itirazım bu.
Cinsiyetsiz ve hareketsiz bir insan dünyasıyla çevrelenmiş hareketli ve cinsiyetli bir nesneler dünyası düşünün. Nesnelerin adı olur, insanların adı olmazdı burada. Biz olsak buna dayanamazdık. Onların buna dayanacağını nasıl düşünebiliyoruz ki? Hayvanlar, taşlar, nesneler insanın kurduğu düzeni yıkmak
için dur durak bilmeden çabalıyorlar. Biz de cehennemden yeni çıktık daha.
Aslında hiç kimse, gerçek anlamda kendine yaşama hakkı tanımıyor. Ölüm hükmü, genellikle sıcacık köşesinde, yaşama zorluğunun arkasına saklanmış duruyor. Yaşama zorluğu doğrulduğunda hemen, anlaşılmaz bir biçimde beliriyor ölüm.
Koşullu-tümdengelimli dişiler; gerçeğe değince alev alan ve mikroptan arındırılmış külleri gökyüzünde, özellikle günbatımında garip arabeskler çizen dişiler...