-Hiçbir kadın cenneti bulmak için,
Erkeğin cehennemine katlanmak zorunda değildir.-
.
-Bu ülkede,
Ulu orta gülmek yasak, ölmek serbesttir kadınlara.-
-Bazıları,
delikanlılığı elikanlılık sanıp, kadını kırmızıya boyuyor.-
-Kadınların namusu, namussuzlara mı kaldı?-
.
-Bazıları,
Kadını toprak gibi gördüler, İliklerine kadar sömürdüler.-
.
-Bazıları,
Kadını varlığında değil, sadece yokluğunda fark eder.-
-Onların gözünde kadının çörek otu kadar kıymeti yoktur.-
.
Oysa,
-Her kadın bir şiirdir, her adam okuyamaz.-
-Bir kadının yüreğinde doğup yüreğinde ölmek,
her adama nasip olmaz.-
“Namus davası” deyip:
babam boynuma ip,
annemse ayaklarımın altına sandalye oldu.
.
-Bazı yörelerde, kız çocuklarına çörek otu kadar değer verilmez.-
-KİRLİ ELLERİNİZ de
KİRLİ EMELLERİNİZ de
çocuk bedenlerinden uzak dursun...!-
Bu bataklığın suyu da çamuru da;
-Delikanlılıkla elikanlılığı bir tutan.-
-Her şeye hakkı/m var koca zihniyeti ile
-Namus etiketini sadece kadınların alnına yapıştıran, namusu apış arasına sıkıştıran,
-Ve bunca kötülük dururken, öpüşmeyi ayıba, sevişmeyi ahlaksızlığa yakıştıran zihniyetten gelir.
-Bazılarının gözünde, kadının çörek otu kadar
"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Çocuk buyukannesine sorar:
_Büyükanne sen her şeyi çok biliyorsun gelip herkes sana soru soruyor, dert anlatıyor ,sonra da yanından yüzleri gülümseyip ayrılıyorlar nasıl bir cevap veriyorsun bilmiyorum ama galiba cevaplarından memnun ayrılıyorlar…O yüzden ben de uzun zamandır herkese sorup da anlayamadığım bir soru sormak istiyorum
ㅤㅤㅤㅤ
Bugün annem bana geldi, annem biraz gereğinden fazla titiz bir kadın.
Yahu anne ben bir erkeğim. Ben de biraz titizim ama, bir evi ne kadar temizlersen temizle, ne kadar düzenlersen düzenle, kadın eli gibi olmuyor işte, olmuyor, olmuyor, olmuyor..
Kadın eli değdiği zaman (Annem ya da ablam) kokusu başta olmak üzre evin frekansı değişiyor, resmen boyut atlıyor yani.
Ama bende olmuyor işte ben ne yapayım, zaten eşek gibi çalışıyoruz gece yarısı gidiyorum, öğleden sonra ölü gibi geliyorum eve (kendi işimiz)
Ben bu iş için yaratılmadım ki hayret bir şey, yok orası niye öyle, yok burası niye böyle, hiç susmadı ya hiç susmadı..
Hadi dedim biraz dışarı çıkayım da kafamı dinleyeyim.
Eve geldim hala aynı konu devam ediyor. Ben de biraz sesimi yükselttim galiba. Yani bilmiyorum galiba biraz kırdım onu.
O da üzülmüş içine kapanmış.
Hemen gittim çay demledim falan, yanına da börek çörek kahvaltılık falan koydum, tepsi ile getirdim koydum önüne.
Benden böyle bir şey beklemedi galiba, çok şaşırdı ve yüzü güldü.
Ne yalan söyleyeyim onu öyle görünce benim de içim rahatladı, Benim de yüzüm güldü.
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Belki ilginizi çekecek duygusal bir anımı anlatayım mı?
Tabii o zaman 17-18 yaşlarındayım. Türkiye'de içinde ırmakları akan yemyeşil cennet gibi ve yalnızlıkta sessizliği dinleyecek güzel yerler arıyorum.
Tabii o zaman Türkiye'nin coğrafi yapısına yani daha doğrusu nerede ne var bunlara hakim değilim..
Coğrafik haritayı açtım, en koyu
" Ömrümü adadığım sevgili ! Umarım bu kâğıt senin eline ulaşır ve gönül gözünü açtığında kendi adını okur, sevgimin büyüklüğünü anlarsın!" diye mırıldandı. Destelerimin arasına bir tutam çörek otu ve kurutulmuş lotus yaprakları koydu. Kokusunu verdi bana aşkını emanet etti.
Sarımsak yutmaya alışmak gerekir.
3 dişten başlayarak 21 dişe kadar arttırılabilir.
En azından yılda bir defa bu şekilde 21 günlük sarımsak kürü yapılmalıdır.
Bu kürler sırasında 10 gün boyunca her akşam bir baş sarımsak 1 tatlı kaşığı çörek otu, 1 tatlı kaşığı ısırgan otu tohumu dövülür, yarım çay kaşığı zencefil ve bal ile karıştırılıp aç karnına yenir.
***
Prenses Palatine, 17. yüzyılın başında yazdığı mektuplarda kendini tarif eder:
“Gövdem korkunç derecede şişman, küp gibiyim, sarı lekeli cildim kırmızı renkte…”
i.imgyukle.com/2020/04/22/QFEQ...
Kitap bu cümlelerle başlıyor; sonrasında
Georges Vigarello
Batı medeniyetinde şişmanlığın ayıplanmasından önceki