252 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
"Artık demir almak günü gelmişse zamandan!.. Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol." Mısralarıyla hepimizin hayatında yer edinmiş olan Yahya Kemal'in hayatına, dil, kültür, tarih, estetik anlayışına bakıyoruz bu kitapta. Prof. Dr. H. Ömer
Yahya Kemal Tarihin Estetik Yankısı
Yahya Kemal Tarihin Estetik YankısıH. Ömer Özden · Ötüken Neşriyat · 201814 okunma
Roma işgalinde Gaulle (Galya) isimli güzel kitabında Fustel de Coulanges, Roma İmparatorluğu'nun asla kuvvetle değil, aşıladığı dini hayranlık sayesinde uzun yıllar hüküm sürdüğünü çok iyi izah etmiştir. Bu yazar haklı olarak şöyle diyor: "Halkın nefret ettiği bir yönetimin beş asır yaşamasının dünya tarihinde örneği yoktur." itaat ediyorlardı...
Sayfa 58 - alterKitabı okudu
Reklam
Kitlelerin dinsel duyguları
Dinsel veya politik inançların kurucuları, sadece, insanın mutluluğunu tapınmada ve boyun eğmede bulmasını ve hayatını taptığı şey için feda etmeye hazır hâle gelmesini sağlayan o fanatizm duygularını kitlelere dayatmayı bilmeleri sayesinde bu inançların temellerini atabilmişlerdir. Her çağda bu böyle olmuştur. Roma Galya'sı hakkındaki güzel kitabında, Fustel de Coulanges çok doğru bir şekilde, Roma İmparatorluğu'nun asla güçle değil, gücün esinlediği dinsel hayranlıkla ayakta kaldığını belirtmiştir.
"Roma aile temelinin kan ya da duygusal bağ olmadığını belirten Roma hukuku tarihçileri, bu temelin babanın ya da kocanın gücünde aranması gerektiği sonucuna varmışlardır. Tarihçiler, bu gücü ilkel bir kurumlaşma olarak nitelemekteyseler de, kocanın karısı, babanın çocukları üzerindeki üstünlüğü dışında bu gücün nasıl elde edildiğini açıklamamaktadırlar. Bu nedenle, bizler, üstün gücü hukukun kökeni olarak almakla büyük bir yanılgıya düşmekteyiz. Daha sonra göreceğimiz gibi, kocanın da babanın otoritesi, neden olmak şöyle dursun, başlı başına bir sonuçtur. Bu otorite, dinden türetilmiş ve din tarafından geliştirilmiştir. Bu yüzden, ailenin temeli, üstün güç değildir." Numa Denis Fustel de Coulanges, Antik Site (1864). Fustel de Coulanges, nasıl olup da dinin ataerkil otoriteyi elde ettiğini açıklamıyor. Çünkü ataerkil din de, bir ilk neden olmaktan çok, bir sonuçtur.
Sayfa 53 - Payel Yayınları, 1. Baskı: Şubat 1973 | Dipnot
İnsan denen bu kırılgan varlık , daima kendisini hiç terk etmeyen bir tanığın gözleri önündedir. Kendini hiç yalnız hissetmez .
Fustel de Coulanges Roma Hakimiyetindeki Galya isimli kitabında tam da bu konuya dikkat çeker. Roma İmparatorluğu’nun kesinlikle gücüyle değil uyandırdığı dinsel hayranlıkla hüküm sürdüğünü söylüyor.
Reklam
Robert Redfıeld meşhur şehir halkı tipolojisini l 947'de yayınladığında, antropolojinin prestijini zaten var olan çok eski bir payeye getirmekten biraz fazlasını yaptı. 3 Şehirlerin suç, düzensizlik ve her türden insani sıkıntılar ile karakterize edildiği ve küçük, izole ve homojen halk toplumlarının uyum içerisinde olduğu görüşü Aristofanes, Tacitus ve Eski Ahit'e kadar uzanmaktadır. Bu görüşe yeni şöhreti l 9. Yüzyılda W.H. Morgan, Ferdinand Tönnies, Henry Maine, Fustel de Coulanges, Emile Durkhaim, Max W eber ve özellikle Komünist Manifestosu ile Kari Marx gibi etkili bazı figürler tarafından kazandırıldı. Onların ve diğerlerinin yazılan, halk toplumunu zaman içerisinde şekillendiren duygusal ve ahlaki bağlılık, samimiyet, sosyal bütünlük, süreklilik gibi olguların, sosyal düzensizlikten ve kişisel hastalıklardan kaynaklanan değişimin hüküm sürdüğü şehir hayatına geçerken kaybolduğu yönünde bir mutabakata yol açtı. Halk "topluluğu" ile kent "toplumu" arasındaki zıtlık yirminci yüzyılda sosyal bilimlerin en temel fikirlerinden biri haline geldi. Büyük şehir toplumlarının, halk toplumlarının karakteristiği olduğu düşünülen uyum içindeki toplum bilincini kaybettiği görüşü, sosyal bilimciler, siyaset bilimciler, sosyologlar, psikiyatristler, ilahiyatçılar, roman yazarları, şairler ve eğitimli halkın geneli arasında yayıldı.
Sayfa 12
Thukydides, Livius, Tacitus, İbn-i Haldun'da, tam bilinçli olmamakla birlikte adı olmasa da kendi var olan tarihin anlamı düşüncesi, uzun bir kaybolma evresinden sonra, yeniden bir atılım olarak belirmektedir. Almanya'da Ranke'de, sonra Mommsen'de; Fransa'da Augustin Thierry'de, Michelet'de, hele yüzyılın sonlarına doğru Fustel de Coulanges'da, İngiltere'de Carlyle'da kavram çiftinin etkisi, tarihi gerçek bir bilim kılma atılımlarında kendini belirlemektedir.
Sayfa 46
Bilimsel tartışmalar milliyetçi tutkularla da alevleniyordu. Yüzyıl başından itibaren Alman bilimi, Fransız bilimi ve İngiliz bilimi arasında giderek artan bir rekabet söz konusuydu, bu ülkelerin her biri kendi bilim insanlarını öne çıkarmaya çalışıyordu. 1870-71'deki Fransa-Prusya savaşı bu tutkuları daha bir alevlendirdi. İki ülkenin bilim insanları arasında kimi zaman Renan ve David Strauss arasında olduğu gibi ağırbaşlı, kimi zaman da Fustel Coulanges ve Mommsen arasında olduğu gibi düşmanca anlaşmazlıklar çıktı. Zaman zaman hakarcder havada uçuştu. Fransızlar askeri yenilgileri sonrasında insanlığın yararına çığır açan keşifleriyle Pasteur'ü, Fransızların manevi alandaki üstünlüğünün bir sembolü olarak yüceler. Almanya Pasteur'ün karşısına Koch'u çıkardı. Cenevre'de 1882'de düzenlenen Uluslararası Hijyen Konferansı'nda Pasteur, Koch'un argümanlarına karşı kendi keşiflerini savunan bir sunum gerçekleştirdi. Hijyen hakkında yazılmış bir rerweil allamand'dan (Almanca makaleler seçkisinden) alıntılar yaptı. Dinleyiciler arasında bulunan Koch Pastcur'ün orgu&l allemand (Alman aldarmacası) dediğini sanıp şiddetli protestolarla sözünü kesti, Koch'un neye itiraz ettiğini anlamayan dinleyiciler büyük bir şaşkınlığa kapıldı. Bilimin on sekizinci yüzyılda hâlâ sahip olduğu uluslararası karakterin büyük bir bölümünü yitirdiğine kuşku yoktur.
Sayfa 263Kitabı okudu
Eski çağlardaki insanların bağlandıkları din ilkeldi ama üzerlerinde güçlü bir etki kurmuştu ; bu din onlara hem siyasi kurumları vermiş hem de hukuklarını yaratmıştı.
Sayfa 288Kitabı okudu
85 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.