Yazar okuru aldatmamalı!
Yok olmadı! Şöyle olmalıydı; aldatsa bile, okur bunun farkına varmamalı. Aldandığını fark eden okur küser yazara, bir daha da almaz kaale o yazarı. Zaten elinden başka da bir şey gelmez okurun. Yazar kurar. Gerçeği deforme eder. Gerçekliği bozup, yeniden kurar. Son tahlilde en gerçekçi yalancıdır iyi yazar. Evet, bu
Lüzum üzerine açıklama:
Aşağıdaki bir taşlama (yergi,hiciv) denemesidir. Taşlama şiir şeklinde olsa da burada nesir tarzda bir özgünlük cesareti gösterilmektedir.
Kitabı okuyanların daha çok lezzet alacağı düşünülmektedir.
“Bir dal alıp çıkayım” ise derdiniz uyarıyorum:
Yok öyle bir dünya, çooook uzun !!!
Mide fesadı geçirtmeden
Merhaba Arkadaşlar…
Bir polisiye severi olarak romanı okumam uzun sürdü kabul ediyorum ama bunun sebebi kitabın sıkıcı veya ilerlememesinden değil son zamanlarda çok yoğun olduğumdan. Normal şartlarda 2-3 saatte hiç sıkılmadan rahatlıkla, merakla okuyabileceğiniz sürükleyici bir roman.
Arkadaşlar sakın ama sakın bu kitabı gece vakti okumayın
Azra Kohen'le Aeden ile tanıştım. Dilini ve hayal dünyasını o kadar çok beğendim ki daha sonra hemen Fi, Çi ve Pi üçlemesini aldım. Daha önce bu üçlemeyi çok kere görmüştüm ama nedense kitap arkası anlatımı beni pek etkilememişti.
Aeden benim hayal dünyama cuk diye oturdu. Başka gezegenlerde hayat olması fikri beni her zaman heyecanlandırmıştır. Cümleleri okurken zihnimde birçok sahne oluştu. Hayal dünyamı renklendirdi. Okumaktan büyük keyif aldım ve bittiğinde gerçekten üzüldüm. Bitmesini istemediğim bir filmin bitişi gibi oldu kitabın sona ermesi.
AedenAkilah Azra Kohen · Destek Yayınları · 201612,7bin okunma
Biliyor musunuz, çok yalnızım;
dünyada hiç kimsem yok!
İnsan susar, susar, ama bir gün gelir, ruhunda biriken şeyleri ansızın boşaltmaya başlar... O zaman da, ağaçla da konuşmaya razı olur.....
George Orwell’in sosyalist sistemi en etkin biçimde yerdiği güzide eseri. Sistemin vaatleri ve getirdiği sorunları kusursuz bir şekilde aktarmaktadır. Napeleon’un(Stalin) doymak bilmez aç gözlülüğü, vaat ettikleri ile ters düşmesi, şakşakcılarıyla propagandayı etkin biçimde kullanması, kendi tebaasını koruyup kollaması hemen hemen hepsi bana koysa da. O emekliliğini bekleyen Boxer’ın layık olmadığı şekilde ölmesi kadar bana hiçbir şey koymamıştır. Hani hep gitmek istediğin çook çok uzak diyarlardaki yemyeşil çimenler vardır ya hani ama oraya ulaştığında sarı ve kahverengidir. İşte bunu anlatmıştır Orwell, sevgili okur. Her ne kadar Stalin dönemi Rusya’sını anlatsada şu anki dünya düzeni içinde aynı şeyi söylemek pek mümkündür. Aklınızdan bir ülke lideri tutun ve yerine Napeleon’u koyun. Bu hikaye cuk diye oturdu değil mi? İşte o Napeleon’ların olduğu ülkelerin Boxer’larıyız biz. Belki ama belki bir gün sihirli değnek bizede dokunur ve her şey değişir. Umuttur işte bizi bu hayata bağlayan. Neyse uzatmayayım. Başka bir gökkuşağı altında görüşmek üzere. Esen kalın.
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Can Yayınları · 2020245,6bin okunma
Kabul ediyorum evet güzel kitaptı üçleme falan cuk oturdu fakat neden hep bir mutlu son ayrilsalardi biz de salya sümük bi aglasaydik olmaz mıydı ? Çok da güzel olurdu bence amaan neyse ya
İnsanlığa sığmaz dediğimiz her şey insanlığa cuk diye oturdu. Bir çok yerde insanların hiç bir çıkarı yada getirisi olmadığı halde hayvanlara doğaya hatta diyer insanlara nasıl kötülük yaptığını görüyor yada duyuyoruz. Bu yüzden insanlık, insan gibi yaşamak hatta hümanizm gibi kavramlara yüklenen anlamlar tekrar tartışılmalı...
EYLÜL İNCE'DEN
Bir kitap düşünün ki içinde aşk olsun; babanın üvey evladına duyduğu, annenin öz kızına… Yine babanın alkole ve sigaraya, hepsinin 6 rakamına!...
Biraz karışık oldu değil mi? Evet, kitap da böyle zaten; karışık, karmaşık, zor ama özel, farklı bir eser.
Belki türünün ilk örneği, belki de postmodernizm romanın bir adım
Modern fizik ve astrofiziğe ilgisi olan bilim sever okurların ilgisini çekeceğinden hiç şüphem yok. Beklentim, biraz daha modernize edilip hafif "daha anlaşılır" kılınması idi ancak hocam anlaşılmayı pek istememiş sanırsam. Çok ilgi çekici ve sürükleyici bulmadım kitabı. Zor biten ve yoran bir kitaptı. "İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir, Sen kendin bilmezsin,Ya nice okumaktır." mısralarını da Yunus Emre sanırım benim gibileri düşünerek yazmış olmalı. Bu kitabın sonuna cuk oturdu.
Kendimi distopyadan ziyade bir ütopya içinde bulduğumu söyleyebilirim tercih hakkım olsa vahşiler veya epsilonlar gibi değil ama ufak farklılıklarla alfa artılar gibi yaşayabileceğimi düşünüyorum. Mevcut olan bu tercihler muhakkak daha da geliştirilebilir. Yazar da önsözün sonunda " ütopik olmayan