Öğrenme Kuramları, Hak, Değer yargıları, Ontoloji, Makamlar
_Eğitim – Öğretim_ _Eğitim, bilgilenme ve gelişme sürecidir ve yaşam boyu devam eder. Süreklidir. Plansız ve programsız da olabilir. _Öğretim, eğitimin okullarda planlı yapılan kısmıdır. Eğitimin bir parçasıdır. Öğretim, planlı programlıdır. Süresi vardır. _Her eğitim, öğretim değildir. Fakat her öğretim, eğitimdir. _Öğrenme
 Batılı Düşünürlerin Toplumsal Değişim Kuramları ve Bunların İslam Dünyasına Etkileri Batılı düşünürler, bilimsel düşünme yönteminin eşya (niteliği) hakkında kesin sonuç vermesiyle birlikte dogmatik düşünce sisteminden kurtuldu. Düşünürler, Burjuvazi sınıfından aldıkları destek ve teşviklerle, kilise ve aristokrasiye karşı bir devrim icat etmek
Reklam
Bir Türk Dili ve Edebiyatı Öğrencisi İçin Akademik Okuma Listesi Önerisi:
1)Metin And-Türk Tiyatro Tarihi 2)Metin And-Türk Tiyatrosunun Evreleri 3)Barış Acar-Bitmeyen Tanzimat 4)Beşir Ayvazoğlu-1924:Bir Fotoğrafın Uzun Öyküsü 5) Terry Eagleton-Edebiyat Teorisi 6)İlber Ortaylı-İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı 7)İnci Enginün-Yeni Türk Edebiyatı:Tanzimat’tan Cumhuriyet'e 8)İnci Enginün-Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı
Türkiye'nin geri kalması sorunu bizim aydınlarımızı en az yüz elli yıldır uğraştırmaktadır. Büyük Fransız İhtilali yıllarında Osmanlı tahtına geçen III. Selim, sadrazamını seçmek için istihareye yatıyordu. Evet, ama niçin böyle olmuştu? Cumhuriyet döneminde yetişen bilginlerimizin çalışmaları sonunda, bu geri kalmışlığın nedenleri üzerinde aydınlanır gibi olduk: Avrupa'nın ilerlemesi, kapitalist birikime herkesten önce varmasındandı. Bu olayı, burjuva uygarlığı konusundaki yarışma diye adlandırabiliriz. Osmanlı toplumu gerekli kapitalist birikime vaktinde varamadığı için(burada kültür etkenini geçiştiriyoruz) burjuva devrimlerini yapamamış, geri kalmıştı. Öyle ki, dünyadan habersiz bir duruma gelmişti. Biz bu gerçeği anlamaya çalışırken Batı bir sıçrama yapıyor, sosyalizme geçmeyi deniyordu. Sosyalizm devrimi gerçekleştiğinde, Osmanlı aydınları daha burjuva devrimini anlamamışlardı. İşte geri kalmak bu demektir... derken bu kez sosyalizm konusu dünyada yeni aşamalar yaratmaya, yeni kılıklara girmeye başladı. Bu sırada bizde, Türkiye kapitalist yoldan kalkınamaz, bir sıçrama yaparak Batı'yla aramızı sosyalizm yoluyla kapatmalıyız diye düşünüldü. Çok iyi ama ne yaparsınız ki geri kalmışlık bu kez sosyalist kültürde de kendini gösteriyordu. Şöyle ki, Türkiye okumuş yazmışları sosyalizmin temel kitaplarına Avrupa'da en geç kavuşan ülkeydi. Böyle aydınlarımız ezbercilik döneminden yaratıcı düşünme dönemine geçememişlerdi. Şimdiyse yepyeni bir durumla karşı karşıya geliyordu o; Avrupa komünist partileri, onun ezberlediği birtakım kuramları aşmaktan söz ediyordu.
Sayfa 313Kitabı okudu
Platon'un etkisi
Platon'un felsefesi, gerçekle görünüş arasındaki ayrıma dayanır. Bu ayrım ilk kez Parmenides yönünden ortaya atılmıştı. İmdi ele alacağımız tartışmada, Parmenides'in deyim ve kuramları sık sık çıkar karşımıza. Bununla birlikte, Platon'da gerçek konusunda Parmenidesçi olmaktan çok Pythagorasçı, dinsel bir hava; daha çok, Pythagoras ardıllarına geri götürebileceğimiz müzik ve matematik ilişir göze. Parmenides mantığının, Pythagoras'ın ve Orpheosçuların öbür dünyacılığıyle birleşmesi, mantığıda, dinsel heyecanları da doyuran bir kurama yol açmıştır. Sonuç, ayrı değişmelerle, Hegel'e değin büyük filozofların çoğunu etkileyen güçlü bir bağdaşımdır. Platon'dan etkilenen yalnız filozoflar değildir. Püritenler, müziğe, resme, Katolik Kilisesi'nin posterişli törenlerine neden karşıdırlar? Sorunun karşılığı, Cumhuriyet'in onuncu betiğindedir. Çocuklar okulda neden aritmetik öğrenmek zorundadırlar? Sorunun karşılığı, yedinci betiktedir.
Jean Jacques Rousseau ve Cumhuriyet
Mustafa Kemal, Rousseau'nun tüm eserlerini incelediğini Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden - biraz da övünçle - açıklamıştı. Bakanlar Kurulu'nun görev ve yetkilerini belirleyecek yasa önerisi görüşülürken, 1 Aralık 1921 de söz alan M. Kemal, kuvvetlerin ayırımı, temsili sistem ve Halk Hükümeti konularında bilgi verdikten sonra şöyle devam etmişti : "Bu meşrutiyet kuramlarını bulan en büyük filozofların, bu kuramları kurmak için çalıştıkları esasları inceledim, bunların içeriğini anlamağa çalıştım. Benim gördüğüm şudur: Düşünmüşler ve nasıl yapalım da bu zorba kuvvet, o toplumsal ve ulusal iradenin aşağısında kalabilsin ya da sıfıra ulaşabilsin diyorlar. Ve bunu başaramamak yüzünden büyük ve derin bir ıstırap duyuyorlar. Jean Jacque Rousseau'yu baştan sona kadar okuyunuz! Ben bunu okuduğum vakit, gerçek olduğuna inandığım bu kitap sahibinde iki esas gördüm. Birisi bu ıstırap, diğeri bir cinnettir. Merak ettim, özel durumunu inceledim. Anladım ki bu adam mecnun idi ve cinnet durumunda bu eserini yazmıştır. Dolayısiyle çok, ve pekçok da yandığımız bu kuram, böyle bir dimağın ürünüdür" Atatürk’ün Rousseau'nun Contrat Social'inin 1329 ( 1913 ) te yapılmış olan Türkçe çevirisini çok dikkatle okuyup işaretlediğini görüyoruz
Sayfa 14 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Resim