Jack London ile tanışmam çok çok eskilere dayanır. Çocukluk dönemlerimde okumuştum Vahşetin Çağrısı ve Beyaz Diş'i... Ve ikisi de beni çok etkilemiş kitaplardı.
Uzun yıllar sonra da Martin Eden ile tekrar hayatıma girdi Jack London. Ama bu sefer bir farkla, hayatıma aldığım Martin Eden ismindeki bir kurgu karakter değil, Martin Eden ismi altında
Kitap dört bölümden oluşmakta. Kur'an-ı Kerim ile ilgili giriş kitabı olarak tercih edilebilir.
Kur'an-ı Kerim; herhangi bir sayfayı tekrar tekrar açtırıp yığınla farklı anlama, düşünüşe gark eden bir hayat kitabı, rehberdir. Kur'an bir cümlede bir anlam ifade etmez. Bir kapıyı aralarız karşımıza anlam yerine yeni bir kapı çıkar. Okudukça, okuyup
GORKİ’Yİ OKUMADAN ÖNCE:
Gorki’yi okumadan önce Gorki’nin kim olduğunu bilmemiz gerekiyor. Maksim Gorki, 28 Mart 1868 tarihinde doğmuştur. Asıl ismi Aleksey Maksimoviç Peşkov’dur. Çocukluğu Astrahan’da geçer. Nakliyecilik(mobilyacılık) yapan babasını 5 yaşındayken kaybedince annesi yeniden evlenir ve Maksim Gorki’yi anneannesi ve büyük babasının
Kitabı sadece bir aşk romanı sanıp başlarken bundan çok daha fazlası olduğunu gördüm. Bu beni memnun etti çünkü Martin'in kendi hayatını merkeze alarak yaşayacağını düşündüm, bir yandan da üzdü çünkü aslında Martin ne yaparsa yapsın o hayatın merkezinde kendisi yoktu, aşkına verdiği anlamlar vardı... Çünkü Martin'in yaşadığı aşk, ona
.
Oysa bir insanın ruhunun adı yoktur ; ruh, saf hakikattir, belirli bir süre belirli bir bedende yaşar ve bir gün o bedeni terk eder.
Son yargı günü geldiğinde, Tanrı ruha, "Senin adın ne" diye sormaz.
Yalnızca "Hayattayken sevdin mi diye" sorar.
18 mart 1915 deniz savaşı sonrası 25 nisan 1915te başlayan çanakkale kara savaşlarına dair yerli yabancı yazarlar, tarihçiler, araştırmacılar tarafından yazılmış birçok kitap var.
okumuş olduğum bu kitap dışarıdan bakıldığında bunlardan biri gibi görünse de aslında tam olarak böyle değil.
zira
Eğer bütün kelimeler bitişik olsaydı bir anlam çıkmazdı ya da en azından anlamı çıkarmak çok zor olurdu.
Boşluklar çok önemlidir. Es'ler olmasa müzik de olmaz, boşluklar olmazsa cümleler de olmaz.
📙
Gel sevgilim seninle aşağıdaki cümlenin öğelerini ayıralım.
Sen yükleme soru sor, ben belirtisiz nesneyi tutayım.
Müsebbibi kendimin olduğu bir hikayenin yazarıyım
Sudan bahanelerle gidip seni görebilseydim keşke
Evliliğin zararları işte.
ne vardı büyütülecek sorun edecek bu derece
Alıp kaçıracak mıyız seni.
Eskiden o kızı kaçırabilirdim.
Sahi kaçabilir miydik ikimiz seninle.
Seni alsam valizin. Valizini taşısam çocukların
Küçüğü kucağına versek büyüğünü ne yapacağız.
Ya ağlarsa ya gitmek istemezse ya bağırıp onu çağırırsa
Baba baba bababaa diye.
Ona ne diyeceğiz.
Onu senden önce ben.... bunda haksızım bak
Onu senden çok ... bu süper buradan yürü.
Cümle bilgisi cümlede anlam hep bir amaç sonuç neden sonuç ilişkisi
Ayak üstü konuşabileceğimiz bir yer olsaydı mesela
Sonu kötü biten filmlerden esinlenilmiş şiirler okurdum sana.
Özledik be özlettin be kendini diye en sonunda içtenlikle pişmanlığımı vurgulardım.
İstediğin kadar soru sorabilirdin hepsini noktası virgülüne cevaplardım
Sabaha uyanınca eminim sen benden misliyle pişmanlık duyacaktın.
İşte kolunu bacağını ayıracağımız o merakla beklediğin cümle.
Meyraya bakarak ben K. alıp buradan gidiyorum dedi.
Sen artık bizim beka meselemizsin.
Yaşadığımız onca şeyden sonra bile.
_Türk savaşır, rus sevişir, yunan düşünür, arap da masal anlatır. Yunan
_Araplar kadar güzel masal uyduran, Farslar kadar güzel anlatan, Türkler kadar da bu masala inanan 2. bir millet yoktur. Azeri
_Bir yanlışı haklı çıkarmaya çalışmak, onu iki kat büyütür. Fransız
_Cahiller, okumuşların cevaplayamayacağı soruları sorarlar. İran
_Yılan
Tutunamayanlardan sonra gelen Tehlikeli oyunlar... Selim ve Hikmet.İkisi de toplumun dayattığı o saçma oyunları değil kendi oyunlarını oynamak isteyen iki karakter. Birbirleri ile ortak yönleri olsa dahi aslında zıt iki karakter.Tehlikeli Oyunlar Hikmet'in tüm oyunları... Hüsamettin Albay, Nurhayat Hanım ve Hikmet onlar kutsal üçlü.
Kitap, bir psikiyatrın İkinci Dünya Savaşı sırasında bir toplama kampında yaşadıklarını kendi geliştirdiği logoterapi ilkeleriyle aktarmasıdır. Açıkcası yazarın kendi hikayesini bitirdikten sonra logoterapi ilkelerini açıkladığı son sayfaları okumakta zorlandım. En başta ne kadar sürükleyici ise kitap sonra bana göre bir o kadar yavaşladı. Kitabın
Kelime-çokanlamlı olmasına rağmen- her farklı kullanımın da sadece o kullanımı için bir tek anlam verir. Şayet bu esasa dikkat edilmez ve kelime'nin 'çokanlamlı' oluşu bahane edilerek (farklı bağlamlarda kazandığı) bütün anlamlar kelime'nin üstüne boca edilirse, 'çokanlamlılık' anlamsız hale gelir.
Buna mukabil, kelime, -bir cümlede geçmesine rağmen- her farklı kullanımında "her kullanımı için" farklı anlamlar verebilir. Şayet kelime'nin bu özelliğine dikkat edilmez ve yetersizlik (bilgisizlik) nedeniyle anlam tek'e indirgenirse, bu sefer 'çokanlamlılık' bir işe yaramaz ve anlam fasid olur.