Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Çünkü karısının gözleri parlıyor ve ancak mutlu kadınların göz bebekleri parlar!" diyordu annem. Ve ben bunu hiç unutmadım, mutluluğunu merak ettiğim kadınların gözlerinde o ışıltıyı daima ararım. Çünkü annem haklıdır.
Benim hayatımdan çıkmak isterlerse gitmelerine izin vermeliyim kimsenin kaderini belirleyemem çünkü bir başkasının kaderini belirlemeye kalkan hata etmiş olur.
Reklam
DEMIGUISE (GİZİLGEN) S.B.S.: XXXX Gizilgen, Uzakdoğu'da bulunur, ama bulun bulabilirseniz... Çünkü bu canavar kendini tehdit altında hissedince görünmez olma yetisine sahiptir ve yalnızca onu yakalamakta ustalaşmış büyücüler tarafından görülebilir. Gizilgen barışçıl, ot yiyen bir canavardır. Görünüşüyle zarif bir maymunu andırır, çoğu kez tüylerinin örttüğü büyük, siyah, hüzünlü gözleri vardır. Bütün gövdesi uzun, ince, ipeksi, gümüşümsü tüylerle kaplıdır. Bu tüylerden Görünmezlik Pelerini dokunabildiği için, Gizilgen postu çok değerlidir.
Çünkü sevmesini bilen kadının makyaja ihtiyacı yoktur. Sevdiği adama bakan gözleri yeter.
“Jeff, Celis’in elindeki meyve sepetini alırken ‘Bir kadın ağır şeyler taşımamalıdır,’ deyince kız yüzünde gerçek bir şaşkınlık ifadesiyle ‘Neden?’ diye sormuştu. Tabii ki Jeff bu çevik, iri yapılı genç ormancının yüzüne bakıp da, ‘Çünkü kadınlar daha güçsüzdür,’ diyememişti, zira bu kız güçsüz falan değildi. Bir yarış atına, sırf yük atına benzemiyor diye güçsüz denir mi? Kem küm ederek kadınların ağır işler için yaratılmadığını söyledi. Kız önce ötedeki arazide iri taşlardan yeni bir duvar diken kızlara baktı, sonra dönüp kadınların inşa ettiği evlere, üzerinde yürüdüğümüz o pürüzsüz yola, ardından da Jeff’in elinden aldığı küçük sepete baktı. ‘Anlamadım,’ dedi sonra tatlı tatlı. ‘Sizin ülkenizdeki kadınlar bu kadarcık bir şeyi bile taşıyamayacak kadar güçsüz mü?’ ‘Bu bir gelenek,’ dedi Jeff. ‘Bize göre annelik öyle ağır bir yüktür ki geri kalan her şeyi erkekler taşımalıdır.’ ‘Ne hoş bir düşünce!’ Dedi kız mavi gözleri ışıl ışıl parlayarak. ‘Gerçekleştirebiliyor musunuz peki?’ diye sordu Alima o keskin zekasını konuşturarak. ‘Bütün ülkelerdeki bütün erkekler her şeyi taşıyor mu?’”
Sayfa 135
Gerçek insan, kendi iç dünyasına nüfuz edebilen kişidir, “kozmik” insandır, o büyük, uçsuz bucaksız evren ile bağlantılarını keşfedebilecek kadar kendi iç dünyasına inebilen kişidir. Bu türden insanlar, gözleri kapalı olarak harikalar yaratırlar, evrenin bütün gücünü kullanmayı başarırlar. Çünkü bu güç onların hem içinde hem de dışında mevcuttur. Ama bağlı olduğu ikinci ipi izleyen her kişi, önce birinci ipi koparmak zorundadır.
Reklam
Zihin bütün inançların bir araya toplanmasıdır. Açıklık, zihinsizlik demektir. Açıklık, zihnini bir kenara koyup, hayata yeni bir açıdan, yeni bir gözle bakmaya hazır olman demektir. Zihin sana eski gözleri verir. Eski fikirleri sunar. "Bu çerçeveden bak." der. Ama o zaman da, baktığın şey çarpılır. O zaman bakıyorolmazsın. Onun üstüne bir fikir yansıtmış olursun. Gerçek, üzerine projeksiyon yaptığın bir perdeye dönüşür. Zihinsiz bak. Hiçlik, yani Sunyata çerçevesinden bak. Zihinsiz baktığın zaman algılaman verimli olur. Çünkü ancak o zaman orada olanı görürsün. Gerçek özgürleştirir. Başka her şey zincir yaratır. Sadece gerçek özgürleştirir.
Tausk’un hastalarından biri, sevgilisiyle kav­ga ettikten sonra kliniğe getirilen bir genç kız, şöyle yakınmaktadır: Gözler düzgün değil, döndüler. Düzgün bir dille sevgilisine karşı yaptığı bir dizi suçlama üze­rinden buna yine kendisi açıklama getirmektedir. "Onu bir türlü anlayamamaktadır, adam her de­fasında farklı bir görünüm içindedir, riyakâr bi­ risidir o, bir göz döndürücüdür, onun gözlerini döndürmüştür, artık dönmüş gözlere sahiptir, bunlar kendi gözleri değildir artık, dünyayı başka gözlerle görmektedir şimdi.” Hastanın kendi anlaşılmaz sözlerine dair yine kendisinin ortaya koyduğu ifadelerin çö­zümleyici değeri vardır, çünkü genel olarak anla­şılır olan ifade biçimi onların eşdeğerliğini içermektedir; aynı zamanda şizofrenik söylemin an­lamı, oluşumu ve gelişimi hakkında bilgi vermek­tedir. Tausk’la hemfikirim ve bu örnekten yola çıkarak organla (gözle) kurulan ilişkinin kendini bütün içeriğin temsili olarak ortaya koyduğunu vurgulamak istiyorum. Şizofrenik konuşma bu­rada hipokondrik bir özellik göstererek organ dili haline geliyor
Sayfa 83 - Telos yayınevi
"Gitmeden önce düşün; Çünkü döndüğünde bulduğunla, giderken bıraktığın asla aynı olmayacak."
Ruhsuz shin :))
"Biz ruh eşi olamayız." dedi Shin. Siyah gözleri benimkileri kendine kilitledi. "Çünkü benim bir ruhum yok."
Reklam
Bizim köylücükler hep böyledirler za­ten, gözleri paraya doymaz. Bu da doğaldır; çün­kü para onlara göre her şeyi satın alan, her şeyi dümdüz edip önlerine seren bir güçtür. Hepsi de böyle yetiştirildikleri için suçlamıyorum onları. Yaşamları boyunca paranın gücüne, parası ola­nın sonunda haklı çıktığına tanık olmuşlar.
Eylül '81
Bir karda yürüme belirtisine sığamayan günbatımı, Doğu rüzgârıyla esrik başlarımıza sarktı. Ayak izleri saygısına ulaşamazsın hiç, Yok çünkü belleğin. Söyle güneş! Değirminin nerede gözleri?
Sayfa 67 - Everest şiirKitabı okuyor
"Kendini nasıl bir şeyin içine soktuğunun farkında mısın Angelina?" diye sordu. Baldırındaki kılıftan bir bıçağa uzandı- ğında kocaman gözlerle izledim. Göğsüme doğru yönelttiği kocaman bıçağı takip ettim ve bıçağın hafif kıvrımlı ucunu gömleğimin ilk düğmesinin altına taktı. Pürüzsüz metal yüzeyinin üstünde kurumuş kana benze- yen
Sayfa 158
Onu dudaklarından sertçe öperek, başka bir şey söylemesine engel oldu. Sonra birden uzaklaşarak, "Az önce yaptığın Mor Kar Küresi nerede?" diye sordu. Yanlarındaki masayı işaret eden Julia, o içkiye elini sürmeyeceğine yemin eden Clay'in, ne planladığını çok merak ediyordu. İçinde mor içeceğin durduğu bardağa uzanan Clay, bardağı
Sayfa 35
Alıntıya Gel-Okuyu(Yol)Cu!
Bir kadına duyulan sevgi, bedensel bir arzu bile ona tanrısal bir hikmet yüklenmeden, doğanın bütün şöleni o be­dene yansıtılmadan, sevgi bir mucizeye dönüştürülmeden söylenemez. Söylenirse bu, sevgiliye, ona duyulan aşka, in­sanın büyüklüğüne yapılabilecek bir aşağılama, bir haksızlık, sözcüğün hakiki ve mecazi anlamıyla bir günahtır. Çünkü bu sevgi, gider varlığını bir büyük varoluştan alır. Bu sevgi ne kadar büyük olursa, insan üzerinden tanrıya/doğaya o ka­dar büyük sevgi gösterilmiş olacaktır: "Kim güzele candan aşık olurdu/ Allah'ın sevgisi kula düşmeden. " Kula düşen sevgi böyle bir yüceden geliyorsa, sevgiliye söylenecek söz, sevenin de sevilenin de yaratıcısına yakışır olmalıdır: "Cemali güneştir dil­leri ayet/ Kaşları Zülfikar gözleri Tevrat/ Zülüfleri Zebur İncil'dir kamet/ Muhabbet gönlümü Kuran'a çekti. " Aşığımız bir aşkın esrarına ermiştir yine. Dil, doğadan ve eski büyük aşklardan alacaktır anlatım gücünü: "Bazı güneşteyim bazı yeldeyim/ Bazı yağmurdayım bazı seldeyim/ Bir Leyla peşinde ıssız çöldeyim/ Bir garip Mecnun'a yoldaş gibiyim. " İmgesel dolayımını bu kadar kutsaldan, doğanın büyüklüğünden alan bir aşkın bitişi de başlangıcındaki coşkusuna yakışır bir acıyla dile gelecektir: "Yüce bir dağ idim dümdüz eyledin/ Ayaklar altında bir toz eyledin/ Akan pınar idim susuz eyledin/ Güzel baharımı kara çevirdin// Ben isminden başka lisan bilmezdim/ Kemalinden başka sultan bilmez­ dim/ Gül yüzünden başka Rahman bilmezdim/ Yaktın bu gönlümü nara çevirdin. "
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.