_UYUYORSUN! Rüyadasın. Gece gündüz demeden rüya görüyorsun. Bazen açık bazen de kapalı gözlerle. Hakikat değilsin. Rüya gören bir zihin, hakikati göremez ve hakikati de bir hayale dönüştürür. Gerçekle yüzleşirsen gerçek, hakikate dönüşür; kaçarsan yalanlar içerisinde yaşarsın. Uyan! Uyanık ol. Uyanık olmak hedeftir. Sessizlik içinde düşünerek
Dante, Zambaklar
_Ölmedim ama diri de değilim. _Bu rezil durumdakiler yani Araf'ta bulunanlar. Yaşarken kötülük yapmadıkları için Cehennem’e atılmazlar ama iyilik de yapmadıkları için Cennet'e de alınmazlar. _Cehennem ümidin olmadığı yerdir. Hiçbir ümidin kalmaması, hayatta cehennemi yaşamaya denktir. Cehennemde belki acı çekilir ama ölünmez. _Tanrıyı
Reklam
Gidişinden beri burada da çok şey değişti. Ne burası ait olduğun yer artık ne de ben, o bildiğin kişi… Çünkü kardeşim, zaman her şeyin değiştiği yerdir. Kara bir deliktir ve içine düşeni delirtir. Senin çıktığın kapıdan da o girdi. Aramıza korkunç uçurumlar inşa etti.
Özgürlük, kendimizden sorumlu olma iradesidir Unutma olmadan yaşamak imkânsızdır. Seni öldürmeyen şey güçlendirir. İnsan en vahşi hayvandır.
Ne burası ait olduğun yer artık, ne de ben o bildiğin kişi ... Çünkü , zaman her şeyin değiştiği yerdir. Kara bir deliktir ve içine düşeni delirtir. Senin çıktığın kapıdan da o girdi. Aramıza korkunç uçurumlar inşa etti.
Doğan Kitap / PDFKitabı okudu
Ne burası ait olduğun yer artık, ne de ben o bildiğin kişi… Çünkü kardeşim, zaman her şeyin değiştiği yerdir. Kara bir deliktir ve içine düşeni delirtir. Senin çıktığın kapıdan da o girdi. Aramıza korkunç uçurumlar inşa etti.
Sayfa 67
Reklam
Ne burası ait olduğun yer artık, ne de ben o bildiğin kişi... Çünkü kardeşim, zaman her şeyin değiştiği yerdir. Kara bir deliktir ve içine düşeni delirtir. Senin çıktığın kapıdan da o girdi. Aramıza korkunç uçurumlar inşa etti.
Tanrıya İnanıyormuş gibi görünüp, inanmayanlar en ahlaksız olanlardır.
Sabır üzerinde sadece düşün. O bile kendi başına bir meditas-yon yaratacaktır. Sabırlı insan meditatif bir hal alır çünkü o rahattır. “Tanrı nasıl olsa bana göz kulak oluyor, bunu neden dert edeyim ki?” der. Tanrı yeryüzünden ne kadar yok olduysa o kadar sıkıntı girdi yeryüzüne. Bunu izleyebilirsin; arada kesin bir ilişki var. İnsanlar güvenirken, inanç içindeyken, Tanrı’nın varlığını, bize göz kulak olunduğunu, bu yeryüzünde yabancılar olmadığımızı, ait oldu ğumuzu, bizi daima doğru yola götürmeye hazır görünmez bir el olduğunu, dert etmeden yaşayabileceğimizi bildiği zaman bir memnuniyet doğar, huzur, sessizlik, sükûnet, bir dinginlik ortaya çıkar. Bunların hepsi kayıptır artık çünkü Tanrı’ya güven kaybedilmiştir. İnsan Tanrı’yı kaybettiği an herşeyi kaybeder çünkü artık yalnızca kendine güvenmek zorundadır ve o çok miniktir, varoluşsa devasa büyüklüktedir. İnsan sadece bir atomdur ve bu atom, sonsuz varoluşla mücadele etmeye çalışmaktadır. Gerilim, keder, umutsuzluk, hüsran, sıkıntı, intihar, delilik tabii ki olmak zorundadır. Dindar kişi varoluşla rahat olandır, ırmağı yönlendirmeye çalışan değil tam tersine ırmağın içinde eriyen ve ırmağa, “Nereye gidiyorsan beni de götür çünkü amaç senin gitmekte olduğun yerdir” diyendir.
Sayfa 257 - Butik Yayınları 2010Kitabı okudu
Tahmin edersin ki gidişinden beri burada da çok şey değiş­ti. Ne burası ait olduğun yer artık, ne de ben o bildiğin kişi... Çünkü kardeşim, zaman her şeyin değiştiği yerdir. Kara bir deliktir ve içine düşeni delirtir. Senin çıktığın kapıdan da o girdi. Aramıza korkunç uçurumlar inşa etti.
Sayfa 67 - Doğan KitapKitabı okudu
Ne burası ait olduğun yer artık, ne de ben o bildiğin kişi... Çünkü... zaman her şeyin değiştiği yerdir. Kara bir deliktir ve içine düşeni delirtir.
Reklam
Kendinden geçecek kadar sevmek de bana biraz abartılı geliyor. Aşkı bu bahsin dışında tutuyorum çünkü aşkta sadece vermek var. Aşk, iki tarafında verici olarak eşitlendiği geçici bir duygu durumudur. İnsanlar alırken değil, verirken eşitlenir ve sadece benciller veremez. Bu nedenle de bencil bir insandan âşık olması beklenemez. Mesela sen âşık olduğun kişiye gülüyorsun, tebessüm ediyorsun, o bu gülüşü alıp kendine saklamıyor. İçine kendinden bir şeyler katıp yine ortaya döküyor. Aşk, iki kişinin aynı toprakta, aynı başkentte belediye başkanlığı yapması gibidir. Şehri güzelleştiren tüm yatırımlar iki âşığın yüzde yüz vermesinden kaynaklanır. O yüzden herkesin gerçek vatanı doyduğu yer değil, âşık olduğu yerdir. Çünkü sen yediğin lokmayı bile sınırlarsın. Fazlası kilo aldırır, azı ise kilo verdirir. Aşk ise tam anlamı ile bir denge halidir. Âşık, sakladığı bütün sevgiyi, hoşgörüyü, pozitifliği, iyiliği, kabullenişi, affedişi, fazlasıyla kullanır. Normalde herkese yansıtılmayan ne kadar güzel duygu ve davranış varsa, âşıklar hepsini birbirine verirler. Her aşk acısının içinde ise tek bir cümle çok önemlidir: Birbirimizi gerçekten çok sevdik, kıyamazdık, nasıl bu hale geldik?