Cemal Süreya Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara içinde kalsın dizlerim; yüreğim kadar acımaz nasıl olsa. Şems-i Tebrizi Düzenim bozulur, Hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme.
Gidişinden beri burada da çok şey değişti. Ne burası ait olduğun yer artık ne de ben, o bildiğin kişi… Çünkü kardeşim, zaman her şeyin değiştiği yerdir. Kara bir deliktir ve içine düşeni delirtir. Senin çıktığın kapıdan da o girdi. Aramıza korkunç uçurumlar inşa etti.
Sayfa 59 - hep kitapKitabı okudu
Reklam
Ne burası ait olduğun yer artık, ne de ben o bildiğin kişi... Çünkü... zaman her şeyin değiştiği yerdir. Kara bir deliktir ve içine düşeni delirtir.
Çünkü; olduğun yerdir.
Bütün "notaları" severim, lakin "sol" hepsinden üstündür! Kadimce
En büyük dostun ve düşmanın " adaptasyon " dur. Yakının ölür adapte olursun. Sakatlanırsın adapte olursun. Zenginliğin sona erer , yeni durumuna adapte olursun. Yaşam koşullarına alışırsın ve giderek bütün bu değişimleri kafanda normalleştirirsin. Belki ilk zamanlarda betada olmaktan keyif bile alabilirsin . Zihnin gayet hızlı çalışıyordur. Henüz bedensel çökme ve hastalıkların baş göstermediğinden günde aynı anda onlarca iş hallederek, kendini oldukça iyi ve tatmin olmuş da hissedebilirsin. Olası bütün tehlikeleri görüp, hesaplayıp onları bertaraf ederek başarılı bir iş hayatı yaratman da mümkün. Bu özellikle Batı dünyasının hedeflediği insan modelidir ve emin ol senin bu tempondan hayli memnun da kalacaklardır , ta ki sen mutsuz bir hayatın olduğunu hissedene kadar. Kötü kokan bir tuvalete girdikten bir süre sonra artık o kötü kokuyu duymayıp duruma adapte olduğun gibi , içinde bulunduğun mutsuzluğu ve stresi de kanıksarsın ...İşte bu adaptasyon senin cehennemindir çünkü betaya alıştıktan sonra gerçek probleminin ne olduğunu bilemez hale gelirsin. Bu bedenlerde mutluluğun fizyolojik olarak barınması mümkün değildir . Beta beyin dalgası ; evrenselliğimizin, ruhsal yeteneklerimizin, bağışıklığımızın düştüğü, hastalıklarımızın, korkularımızın, karmaşamızın ve problemin başladığı yerdir...Beta beyin dalgasında bir insanın ruhsal deneyimler yaşaması imkansızdır ! Evet ! Çok haklısın...Betadayken meditasyon da yapamazsın, ibadet de edemezsin! Varoluşla öfke ve korkudayken buluşamazsın . Bunlardan sıyrıldığında, varoluş senin kalbine üflenecektir...
Sayfa 44 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Ne burası ait olduğun yer artık, ne de ben o bildiğin kişi ... Çünkü , zaman her şeyin değiştiği yerdir. Kara bir deliktir ve içine düşeni delirtir. Senin çıktığın kapıdan da o girdi. Aramıza korkunç uçurumlar inşa etti.
Doğan Kitap / PDFKitabı okudu
Reklam
9. BÖLÜM SONSUZ SABIR Bir zamanlar cennet meyvesini işitmiş olan bir kadın vardı. Ona tamah etti. Adına Sabar diyeceğimiz bir dervişe sordu, “Bu meyveyi nasıl bulabilirim ki böylece mevcut bilgiye erebileyim? “Sana verebileceğim en iyi tavsiye benimle çalışman olur,” dedi derviş. “Fakat böyle yapmazsan, kararlı bir şekilde ve bazen yerinde
Gidişinden beri burada da çok şey değişti. Ne burası ait olduğun yer artık ne de ben, o bildiğin kişi... Çünkü kardeşim, zaman her şeyin değiştiği yerdir. Kara bir deliktir ve içine düşeni delirtir. Senin çıktığın kapıdan da o girdi. Aramızda korkunç uçurumlar inşa etti.
Tanrıya İnanıyormuş gibi görünüp, inanmayanlar en ahlaksız olanlardır.
Sabır üzerinde sadece düşün. O bile kendi başına bir meditas-yon yaratacaktır. Sabırlı insan meditatif bir hal alır çünkü o rahattır. “Tanrı nasıl olsa bana göz kulak oluyor, bunu neden dert edeyim ki?” der. Tanrı yeryüzünden ne kadar yok olduysa o kadar sıkıntı girdi yeryüzüne. Bunu izleyebilirsin; arada kesin bir ilişki var. İnsanlar güvenirken, inanç içindeyken, Tanrı’nın varlığını, bize göz kulak olunduğunu, bu yeryüzünde yabancılar olmadığımızı, ait oldu ğumuzu, bizi daima doğru yola götürmeye hazır görünmez bir el olduğunu, dert etmeden yaşayabileceğimizi bildiği zaman bir memnuniyet doğar, huzur, sessizlik, sükûnet, bir dinginlik ortaya çıkar. Bunların hepsi kayıptır artık çünkü Tanrı’ya güven kaybedilmiştir. İnsan Tanrı’yı kaybettiği an herşeyi kaybeder çünkü artık yalnızca kendine güvenmek zorundadır ve o çok miniktir, varoluşsa devasa büyüklüktedir. İnsan sadece bir atomdur ve bu atom, sonsuz varoluşla mücadele etmeye çalışmaktadır. Gerilim, keder, umutsuzluk, hüsran, sıkıntı, intihar, delilik tabii ki olmak zorundadır. Dindar kişi varoluşla rahat olandır, ırmağı yönlendirmeye çalışan değil tam tersine ırmağın içinde eriyen ve ırmağa, “Nereye gidiyorsan beni de götür çünkü amaç senin gitmekte olduğun yerdir” diyendir.
Sayfa 257 - Butik Yayınları 2010Kitabı okudu
Bu güzel metaforların şifresini kendi başına çöz; derinlemesine düşün onlar hakkında. Bu yüzden hikayeler üzerinden konuşuyorum. Onlar üzerinden hiç kimse konuşmamıştı. Niçin ben bu küçük hikayeler üzerinden konuşuyorum? -sadece nasıl düşüneceğine dair sana birkaç ipucu vermek için. Bunlar bu hikayeler üzerine yapılan yorumlar değiller; ben bir
87 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.