Size yeni tanıştığım bir Hanımefendinin kitabı ile geldim. İsmi çok farklı şeyler çağrıştırıyor insana. Her biri ayrı ayrı bir hikaye iken hepsi bir arada tam bir Ege köylerini anımsatıyor. Hakikaten bir zeytin ağacının altında çayı katık ettim kitabın yanına da öyle okudum.
18 hikaye, 18 samimiyet içeriyor. Hikayelerin her biri bizden biri. Hatta her biri bir hayat gibi. Bunu niye kullandım çünkü yaşadığımız hayatta hikayelerin çoğunluğu mutsuz son. Bu hikayeleri okuduğum da e mutlu olmayacak mısınız artık dedim. Sonra hayatın içindeki karakterleri bir bir gözümde canlandırdım ve sustum.
Bilmediğimiz ne hayatlar vardır sonu hüsranla biten öyle değil mi? Sibel hanım bu hissiyatı sağlıyorsunuz sizi tebrik ediyorum. Alengirli cümleler yok, ahenkle dans eden kelimeler de yan yana gelmemiş. Ama akıcı bir anlatıma sahip sizi içine çabucak alıyor öykülerin her biri. Çok çabuk giriyorsunuz hikayelerin içine. Yazar sanki e sende görüyorsun bunları etrafında hep varolanlar. Birazcık gözlem yeteneğini ve birazda kelimelerle oynamayı başarabilsen demiş. Çünkü okuduğun her hangi bir hikaye senin hikayen de olabilir. Sade bir dil kullanarak da kitabın hikayeleri akıcılığı yakalayabiliyormuş. Özellikle otuzuncu yaş günüm , Fanus hikayelerini çok beğendim.
Benim beklentimin üstüne çıkan , sarıp sarmalayan, sıcacık bir anlatımla insanı içine çeken hikayeler oldu. Eminim sizler daha farklı hislerle okuyacaksınız. Yaz mevsiminin bunaltıcı sıcaklarında hemencecik okunabilecek samimi hikayeler sizleri bekliyor. Bence keyif alacaksınız, sizlerde farklı bir izlenim bırakacaktır. Kaleminize sağlık efendim daha nicelerine diyelim inşallah.