Suçsuz yere lanetlenen Dmitri Karamazov, ellerinde zincirlerle, bütün gücüyle bağırıyor: “Bütün acıların üstesinden geleceğim, sırf kendi kendime ‘varım’ diyebilmek için. İşkenceler altında kıvransam bile, biliyorum ki ‘varım’; ayağımda zincirlerle kürek çekerken hâlâ güneşi görebiliyorum, göremesem bile yaşamaya devam ediyorum ve onun olduğunu biliyorum.” Kardeşi İvan yanına geliyor ve ilan ediyor: “Ölümden daha geri döndürülemez mutsuzluk yoktur.” Varoluşun coşkusu bir ışık gibi göğsüne dolar ve Tanrı’yı inkâr eden bu adam sevinç çığlıkları atar: “Seni seviyorum Tanrım, çünkü hayat büyüktür.”
"Hakikat nedir"
Eğer zevkle verirlerse inananların verdiği şöyle bir kararı kim kabul etmek istemez ki: “Bilim gerçek olamaz, çünkü tanrıyı inkar ediyor. O halde tanrıya dayanmıyor. Bu durumda gerçek değil”… çünkü tanrı gerçektir. Yanlış, kararda değil, önkoşuldadır. Nasıl mı? Eğer tanrı aslında gerçek olmasaydı ve aslında bu ispatlansaydı? Eğer o insanların kendini beğenmişliği, iktidar hevesi, sabırsızlığı, korkusu, baştan çıkma ve dehşet kuruntusu olsaydı?
Reklam
Okunmaya o kadar değer ki
LEV TOLSTOY, İTİRAFLARIM’DAN Eğitimli ve bilge kişilerin ortaya koydukları akla dayalı bilgi yaşamın anlamını reddederken büyük insan kitleleri, bütün insanlık, bu anlamı akıldışı bilgiyle algılıyordu. Bu akıldışı bilgi ise inançtır, tam da benim kabul edemeyeceğim şey. Bu, Tanrıdır; altı günde yaradılış, şeytanlar ve melekler ve diğerleri.
camus ve lukres’in isyanının farkı: lukres tanrıların var olduğuna ve insanın kaderine müdahale ettiklerine inanmaktadır. fakat tanrılara karşı kendi isyanını, başkaldırısını inkâr etmiyor. buna dayalı olarak lukers’in başkaldırısı mantıklıdır; zira tanrıları insan hakkında zulüm yapmakla itham ediyor ve şöyle diyor: ben tanrıların mabetlerinde
Sayfa 65 - fecr yayınevi
14 öğeden 11 ile 14 arasındakiler gösteriliyor.