camus ve lukres’in isyanının farkı: lukres tanrıların var olduğuna ve insanın kaderine müdahale ettiklerine inanmaktadır. fakat tanrılara karşı kendi isyanını, başkaldırısını inkâr etmiyor. buna dayalı olarak lukers’in başkaldırısı mantıklıdır; zira tanrıları insan hakkında zulüm yapmakla itham ediyor ve şöyle diyor: ben tanrıların mabetlerinde
Sayfa 65 - fecr yayınevi
200 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 6 days
"Doğmuş olmamı asla bağışlayamıyorum!" Demişti Rumen yazar Emil Michel Cioran. Geçmişten o zamana kadar en sakıncalı konuları hiç çekinmeden dile getirmiş, varoluşa en büyük darbeyi sessiz bir özveriyle indirmişti. Her bir aforizmasında insanın yüzüne tokat gibi inen gerçekler karşısında okuyucusunu neye uğradığını şaşırdığı bir şölene
Doğmuş Olmanın Sakıncası Üstüne
Doğmuş Olmanın Sakıncası ÜstüneEmil Michel Cioran · Metis Yayıncılık · 20192,139 okunma
Reklam
Okunmaya o kadar değer ki
LEV TOLSTOY, İTİRAFLARIM’DAN Eğitimli ve bilge kişilerin ortaya koydukları akla dayalı bilgi yaşamın anlamını reddederken büyük insan kitleleri, bütün insanlık, bu anlamı akıldışı bilgiyle algılıyordu. Bu akıldışı bilgi ise inançtır, tam da benim kabul edemeyeceğim şey. Bu, Tanrıdır; altı günde yaradılış, şeytanlar ve melekler ve diğerleri.
"Hakikat nedir"
Eğer zevkle verirlerse inananların verdiği şöyle bir kararı kim kabul etmek istemez ki: “Bilim gerçek olamaz, çünkü tanrıyı inkar ediyor. O halde tanrıya dayanmıyor. Bu durumda gerçek değil”… çünkü tanrı gerçektir. Yanlış, kararda değil, önkoşuldadır. Nasıl mı? Eğer tanrı aslında gerçek olmasaydı ve aslında bu ispatlansaydı? Eğer o insanların kendini beğenmişliği, iktidar hevesi, sabırsızlığı, korkusu, baştan çıkma ve dehşet kuruntusu olsaydı?
111 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 8 hours
1942’de yayımlanan “Yabancı” adlı romanında, çoğumuzun ağır tepkiler vereceği “ebeveyn ölümü” durumuna farklı bir bakış açısıyla yaklaşır. Roman kahramanı Bay Meursault, annesi bakım evindeyken, onun öldüğü haberini alır. Kadın yatağında ölü bulunmuştur ve ne zaman öldüğünü kesin olarak bilmediği annesinin cesedini son kez görmek için, işinden
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2019112.8k okunma
Suçsuz yere lanetlenen Dmitri Karamazov, ellerinde zincirlerle, bütün gücüyle bağırıyor: “Bütün acıların üstesinden geleceğim, sırf kendi kendime ‘varım’ diyebilmek için. İşkenceler altında kıvransam bile, biliyorum ki ‘varım’; ayağımda zincirlerle kürek çekerken hâlâ güneşi görebiliyorum, göremesem bile yaşamaya devam ediyorum ve onun olduğunu biliyorum.” Kardeşi İvan yanına geliyor ve ilan ediyor: “Ölümden daha geri döndürülemez mutsuzluk yoktur.” Varoluşun coşkusu bir ışık gibi göğsüne dolar ve Tanrı’yı inkâr eden bu adam sevinç çığlıkları atar: “Seni seviyorum Tanrım, çünkü hayat büyüktür.”
Reklam
28 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.