Önsöz
Aldığım bir mesaj bir şehit yakınındandı: 'Kafam karıştı' diyordu, 'şehitlerimiz var. Ama doğruların bize yansıtıldığı gibi olmadığını görmek...'
Azad
"Bizim mahallede 450 kişi gözaltına alındı. Özel Tim evimize postallarla girdi. Küfürler, bağırmalar arasında babamı aldılar. Babam apar topar götürülürken dönüp 'bir saniye' dedi. Üzerinden bir Milli Piyango bileti çıkardı ve anneme 'bunu al' dedi. O an annemle göz göze geldik, babamın bir daha dönmeyeceğini düşündüm. 36 gün işkencede kaldı. İşkenceden çıktığında ancak birilerinin desteğiyle yürüyebiliyordu. Beş yıl hapis yattı. Çıktığında asosyal, içe kapanık, ürkek bir adamdı. Beni dağa çıkaran, babamın acılarına ettiğim bu tanıklıktır."
Reklam
Baran
"Ben bu işe 20 yılımı vermişim. Ablamı o yolda kaybettim. Ama kim ülkesini bırakmak ister. Benim memleketim Türkiye. Dağdasın, bazen bir köyün yakınından geçerken bir evin bacasından duman çıkıyor. Diyorsun ki: 'Acaba hangi yemeği pişirdiler, sofralarında ne var?' Ama gidemiyorsun. Evin ışığı yanıyor, senin evin yok. Bacası tütüyor, sen soğuktasın. Bizim dağa çıkma gerekçemiz insanca yaşamaktı. Bacası tüten bir eve baktığımda aklıma ilk önce barınma gelir. Ama barınma tek başına huzur vermez. İnsanın kimlik ihtiyacı var. Biz hayal kurardık. Bağımsız ülke projesini tartışırdık. Sonra büyük hayallerin gölgesinde insanı ihmal ettiğimizi fark ettik. 99'dan önce büyük idealler vardı. 99'dan sonra hayatı konuşmaya başladık. Güzel bir ev hayalini, evlilik hayalini de içeriyordu bu."
Kendal
"Ben yurtseverliği bilmem. Sosyalistliği de bilmem. Beni ne itti o zaman? Bana göre devlet bizi dağa gönderdi. Panzerle bilmem kaç kilometre hızla bir kasabanın içinden geçersen o panzeri izleyen gençleri dağa gönderirsin. Devlet ve de ötekiler bir iç muhasebe yapmak zorunda. Devlet 'ben insanıma ne yaptım?' demeli. Ötekiler de 'biz ne yapıyoruz?' demeliler. Devlet biraz daha muhasebe yapsa karşı taraf da yapabilir."
Rewan
Karda donan parmaklarının arkadaşları tarafından nasıl tek tek kesildiğini anlatmıştı Réwan. Bir zeytin kutusunda biriken parmaklarını nasıl hâlâ rüyasında gördüğünü.
Azim
''Dağa giden çocukların hepsini yan yana getir. Hepsinin de ortak yaraları vardır. Korkuyu yenmenin tek yolu dağın arkasına bakmaktır.''
Reklam
Seyithan
"Neden herkesin bir kimliği var, bizim yok? Benim dağa çıkışımdaki en temel neden budur."
ASPARA
"Asker köyde rahat vermeyince 93'te İstanbul'a göç etmek zorunda kaldık. Eğer aileniz politikse siz de politik olmak zorundasınız. Size sunulan seçenekler ya delirmek yahut dağa çıkmak. Ben dağı seçtim."
Delal
"Psikolojik baskı vardı üzerimde. Ne yapacağımı tam bilemez haldeydim. Kendimi partiye (PKK) katılmış buldum. Öyle bir dönem ki yönlendirilmeye müsaitsin, iradenle hareket edemiyorsun. 17 yaşındasın, nasıl kendi iraden olabilir ki?"
Rıza
"Ben Apo'nun adını bile bilmezdim. Katılınca öğrendim. Benim meselem Kürtlerin haklarına kavuşmasıydı."
Reklam
Ferhat
"Üniversite yurdunda, aylardır haber almadığı annesiyle konuşmak üzere telefon sırasına yazılmış. Annesi köyde muhtarın evinde bulunan telefondan Ferhat'la konuşurken bağlantıyı kuran kadın 'yasaklı bir dil konuşuyorsunuz, devam ederseniz keserim' demiş. Ferhat 'o an bilemedim' diyor, 'ama düşününce, evet dedim, yasak dil Kürtçeydi!' Kadın tekrar kabini açtı ve 'yasak bir dil konuşuyorsunuz, keseceğim' dedi. Gözlerim doldu. Anneme anlatmaya çalışırken telefon kapandı. Ağlıyordum. Öyle zoruma gitti, öyle içim ezildi ki."
ŞEWİN
''Annem beni çağırıyor, diyor ki 'adın Şewin'. 'O zaman niye adım okulda başka oluyor, neden nüfus cüzdanımda Şewin değilim' diye sorardım. Annem oturur anlatırdı, 'evet, biz Kürdüz, bu ülkede yaşıyoruz ama izin vermiyorlar'. Kod adımı Şewin yaptım. Adımı devlet vermedi, kendim aldım." "İlkokulda
brûsk
"Esat Oktay döneminde cezaevinde kanalizasyon tıkanmış. Mahkûmlar pisliği alıp pencereden dışarı atmışlar, o sırada duvarın önünde bekleyen askerin üstüne gelmiş. Dokuz, on asker ellerinde kalaslarla içeriye dalıp, pisliği tabağa koyup mahkûmlara kaşıkla yedirmişler." "1992 ve 93'te en kanlı eylemlere gidiyordum. Savaş taraftarı değilim. Ölen askerler hep gariban, İç Anadolu'dan. Askerlere acıyordum. İstesek her operasyonda 100 asker vururduk ama acıyorduk. Komutanlar onları hedef seçtiğimizi anlayınca rütbelerini söktüler. Önden gönderilenlere sırf dağılsınlar diye saldırıyorduk. Çünkü biliyorduk, onlar da bizim gibi halk çocuğu." "Devlet benden özür dileyecek. Benim kardeşimi dipçikle öldürmüşler. Diyarbakır'a gidersen annem sana kardeşimi nasıl öldürdüklerini anlatır.'' "Şiddet şiddeti doğurur. 12 Eylül'den sonra 5 No'lu Cezaevi'nden (Diyarbakır Cezaevi) çıkanlar dağa gitti." "Tepkim hiçbir zaman Türk halkına olmadı. Tepkim devlete, sisteme..." "Maraş ve Dersim'de masum insanlara yapılanları unutmadık. Haklarımızı verirlerse ancak o zaman unuturuz. Kardeş oluruz."
EVE DÖNMEK MÜMKÜN MÜ?
"Dağdaki birinin dağdan inmeyişinin en derinindeki sebep ne ideolojiktir ne de davaya olan bağlılığı. Eğer senelerini dağda geçirmiş biri bunda ısrar ediyorsa, bunun sebebi yanında ölen, sakat kalan, cezaevine atılan arkadaşlarının anılarına olan bağlılığıdır. O anıya ihanet etmemek için kalıyordur dağda. İdeoloji bitse bile anılar yakasını bırakmaz insanın. Döndüğün zaman o anıların, yaşanmışlıkların yükünü taşıyabilecek şartlar olması lazım."
ANNELERİN KALBİNİ KAYBETMEK
İnsanı dağda ya da kışlada unutmayan, annelerin acısına kulaklarını tıkamayan bir siyaseti var etmezsek hangi kalbi kazanacağız?
174 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.