Kitap Okumak Hayatının En Büyük Parçasıysa Başına Gelen 16 Şey
1. Gece geç kitap okurken sürekli bir bölüm daha, sonra uyuyacağım dersin.
2. Kitapta okuduğun güzel bir bölüm sonradan aklına geldiğinde gülümsersin.
3. Kitap her zaman filminden daha iyidir.
4. Sevdiğin kitabı canın sıkıldıkça tekrar ve tekrar okursun, asla bir kitaptan
Artık babamı seviyordum. Gözlerimi yumup içimden öptüm onu. Anlamadı kimse, gören olmadı. Az ötemizde gece yağmurları gibi anam ağlıyordu. Kapının önüne çıktı, görmesem de biliyordum, alıp başını dağlara koştu...
Tin Win bekledi.
O günün geri kalanı ve gece boyunca bekledi. Ağaç kütüğüne çömelip; açlığı da,susuzluğu da, akşam vakti dağlara ve vadilere çöken soğuğu hissetmeden bekledi. Soğuk, ormanda açıklığın üstünden geçen kuş gibi geçip gitti üstünden...
ŞEHZADE MUSTAFA MERSİYESİ
I.
Meded meded bu cihânûn yıkıldı bir yanı
Ecel Celâlîleri aldı Mustafâ Han’ı
İmdat! Eyvahlar olsun! Bu cihanın bir yanı yıkıldı;
Zaman mı? Değil zaman
Akan zaman değil mesafelerdir.
Güneşin çekici yukarda
Suyun bıçağı aşağıda
Zaman mı? değil zaman.
Akan zaman değil mesafelerdir.
Güneşin çekici yukarda
Suyun bıçağı aşağıda
Allah emaneti göklere, yere ve dağlara arz edince, hepsi de reddetti: Çünkü aşkın sırrını bilmiyorlardı; ama Adem yalnız sevgilisini düşündü. Bu yüzden, emanet bütün yaratıkların korktuğu ağır bir yük olmasına rağmen, Adem kendi yetersizliğine bakmaktan rahatsız olmadı.
Atatürk'ün Adalet'i...
Yaşlı kadın yatağından kalktı. Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda içinde yankılanıyordu. 88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu. Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
Çin'in bir köyünde yaşlı bir adam varmış.
Çok fakir... Ama imparator bile onu kıskanırmış. Adamın öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki... İmparator bu beyaz at için ihtiyara önemli bir para teklif etmiş, ama adam atı satmaya yanaşmamış.
'Bu benim için yalnızca bir at değil. Bir dost. İnsan dostunu satar mı?' demiş.
Ama bir sabah kalkmış
Diyelim
ki sessiz gecede poyraz…
Sis çökmüş o heybetli dağlara;
yurdun
da kar altında, gözlerin gök-
yüzünde bir dolunay.
Diyelim ki sınamışsın uzaklığın ihanetini.