BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Ne kadar da az şükür ediyoruz aslında…
"Şikâyet ettiğiniz sıradan hayatınız, belki bir başkasının hayalidir."sözü, ilk duyduğumda beni çok etkilemişti. Öyle ya; aslında çoğumuz, başka milyonlarca insanın sahip olmak için canını tehlikeye atmaktan çekinmeyeceği nice imkânlarla donatılmışız. Şu anda elinizde tuttuğunuz satırları okuyabilmekle dünyada çok küçük bir şanslı yüzdenin içine giriyorsunuz: Temel düzeyde de olsa eğitim alabilmiş, okuma yazma öğrenmiş, temiz içme suyu ve temel gıdalara ulaşabilmiş, kitap okuyacak kadar zaman bulabilmiş, hayatta kalma endişesini aşıp daha fazla bir şeyler öğrenme arayışına girebilmiş, genel olarak (veya kısmen de olsa) sağlıklı biçimde hayatta kalabilmiş o şanslı yüzde birkaçlık dilimdeki insanlardan birisiniz. Fakat huyumuz kurusun, çoğu zaman bu paha biçilmez hediyeyi fark edemeyecek kadar meşgul yahut şikâyetçiyiz.
Reklam
Kısa uyuyanların, uzun uyuyanlara kıyasla daha enerjik, daha etkin, dışadönük, kendilerinden ve hayatlarından memnun, ender olarak şikâyet eden, sosyal ve politik olarak sistemle uyumlu oldukları görülmüştür. Buna karşılık uzun uyuyanların daha sıkıntılı, kendilerini ve çevreyi eleştirme eğiliminde, kendilerine güvenleri zayıf ve politik ve sosyal sistemle çatışmalarının daha fazla olduğu bildirilmiştir. Uzun uyuyanların daha fazla rüya gördükleri ve artistik yeteneklere sahip, daha yaratıcı kişiler olduğu da araştırma bulguları arasındadır.
Sayfa 138
Eskiden albayımız da pek sevmezmiş bu anayasayı. Bölüğündeki bir yedek asteğmen yüzünden sevmezmiş. Bu asteğmen, fazla kitap okuduğu için hapse düşmüş. Hapse düşmesi aslında daha karışık bir yoldan olmuş ama, işin başı gene bu kitap okumaya dayanıyor. Bizi adamdan saymazdı bu ukâla, diyerek onu Hikmet’e şikâyet etti albay.
İlkadım sorumluluk almak
Elimizde olmayan şeyler ya da işlerin gidişatı hakkında daha fazla şikayet Edip zamanımızı harcamamızı tavsiye eder. Oyalanmayı bırakıp hayatlarımıza sahip çıkmalıyız. Karakter geliştirilebilir. Ve geliştiğinde Özsaygı var olacaktır. Ama Buda hemen işe koyulmakta ve işi ciddiye almak da mümkün olabilir. İlk dedim sorumluk almaktır
Köprücük kemiğini öptüm, bunu yapabilmek için bir düğme daha koparmam gerekmişti. Bones’un sırtımdaki elleri kasıldı. Bedeninden yayılan kontrolsüz güç dalgaları beni çıldırtıyordu. Etinin altındaki voltaj özgür kalabilmek için yalvarıyordu. Dilim göğsünden aşağılara doğru kaymaya başladı. Ta ki Bones başımı kavrayıp dudaklarım ağ­ zıma
Sayfa 186
Reklam
Her zamanki klasik şikâyet: Erkekler kadınları fazla duy­gusal olmakla suçlar, kadınlar da erkekleri yeterince duygu­sal olmamakla suçlar. Bu suçlamaları yapanların her biri karşı tarafın yalnızca daha farklı davranmaya karar verebileceğini düşü­nür; tabii eğer gerçekten isterse. Bilmedikleri şey ise duygu­larla ilgili işlemleri yapan beyin devrelerinin erkeklerde ve kadınlarda farklı olduğudur. The usual classic complaint: Men accuse women of being too emotional, and women accuse men of not being emotional enough. Each of those making these accusations thinks that the other party could simply decide to act differently; Of course, if he really wants to. What they don't know is that the brain circuits that process emotions are different in men and women.
Sayfa 121 - Say YayınlarıKitabı okuyor
Daha fazla şey paylaşması, şikâyet etmeyi ve yardım istemeyi öğrenmesi için onu sürekli cesaretlendirmeyi hiç bırakmadım. O da benim tavsiyelerimi kulak arkası etmeyi bırakmadı..
Sayfa 23 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Bir zamanlar ben de başka türlü düşünüyordum; her şeyi aklımla halletmeye kalkıyordum. Fakat artık dünyada bir tek şeye inanıyorum: O da tecrübe. Sana söylediğim şeyleri otuz seneye yaklaşan bir hayat bana öğretti. Sen de yavaş yavaş yola gelirsin. Benim şurada üç günlük ömrüm kaldı; aklında bulunsun diye bunları söylüyorum. Hayattan fazla şeyler
Sayfa 151 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
“Lord Janos. Size Bozkalkan’ın komutasını veriyorum.” “Bozkalkan... Bozkalkan, yabanıl arkadaşlarınla birlikte Sur’a tırmandığın yerdi...” “Öyleydi, Kabul etmem gerekir ki kale acınacak durumda. Onu mümkün olan en iyi şekilde onaracaksınız. İşe ormanı geri iterek başlayın. Hâlâ ayakta duran yapıları tamir etmek için, çökmüş olanlardan taş çalın.”
Reklam
Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.
Abdullah b. Amr anlatıyor: Babam, beni Kureyş'ten biriyle evlendirdi. Eve hanım gelince ben namaz ve oruç gibi ibadetlere düşkün olduğumdan, hanımımla ilgilenmeye pek fırsat bulamadım. Amr b. Âs, gelininin yanına gelerek ona: "Kocanla aran nasıl?" diye sordu. "Çok iyi bir adam; ancak, bugüne kadar bana elini bile sürmedi." cevabını verdi. Bunun üzerine babam, beni ayıpladı ve bana çok ağır konuştu: "Ben seni Kureyş'ten soylu biriyle evlendirdim. Sen ise, onu eve bağladın ve ona haksızlık ettin. Yapacağını yaptın!" dedi. Sonra gitti; beni Allah Resûlü'ne şikayet etti. Allah Resûlü de beni çağırttı. Resûlullah'ın huzuruna vardım. Bana: "Gündüzleri oruç tutar mısın?" dedi. "Evet tutuyorum." dedim. "Geceleri ibadetle mi geçiriyorsun?" diye sordu. "Evet." dedim. Allah Resûlü dedi ki: "Ben bazen oruç tutarım, bazen de tutmam. Namaz kılarım, uyurum; ama, hanımlarımı da ihmal etmem. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir!" Sonra bana dedi ki: "Kurân'ı ayda bir hatmet. "Ben, "Daha fazla okuyabilirim" dedim. "On günde bir hatmet." dedi. "Daha çok okuyabilirim" dedim. "O halde, üç günde bìr hatmet Kurân'ı." buyurdu. "Her ay, üç gün oruç tut." buyurdu. "Daha fazla tutabilirim!" dedim. En sonunda: "Bir gün tut, bir gün tutma. Orucun en faziletlisi, kardeşim Davud'un orucudur." buyurdu.
Sayfa 243Kitabı okudu
“Hepimiz hayatın kısalığından şikâyet ederiz. Hâlbuki her zaman zannettiğimizden çok daha fazla vaktimiz vardır. Hayatın büyük kısmı iş yapmamakla, hatta hayatın neredeyse tamamı yapılması gereken görevlerden başka işler yapmakla geçirilir." Seneca
Ayrı hikayeler vardır her zaman . Giden neden gittiğini bilir, anlatır, daha fazla kalamaz. Kalansa gidenin ardından bakar anlamaz. Yansa da içi gidenin geride bıraktığın canlarına hasret , onlar da yüzüne bakmaz. Şikayet etmediğin için bir bakmışsın kötü sen, yakan kalbini cayır cayır avutulur,her dem inlerken sen dağ bayır.
Daha az şeyle meşgul ol.
Az şey yaptığımız zamanlar en mutlu zamanlarımızdır. İnsan çok fazla yükü olduğundan, görev ve sorumluluklara yetişememekten, yetişse bile kendine vakit ayıramamaktan şikâyet eder hep. Şikayet etmenin bile ruhunda bir yük olduğunu fark edemez. Duygusal ve fiziksel anlamda seni yoran şeylerden uzaklaşabildiğin kadar mutlu olursun. Kendi ezberlerinden arındığın, gereksiz detaylardan uzaklaştığın kadar hafiflersin. Etrafındaki insan kalabalığı da dahil buna. Her insan bir hikâyedir ve hikâyenin bir parçası olmak sorumluluk demektir. Kimin hikayesinde yer alacağını, hangi hikâyenin buna değeceğini de iyi düşünmelisin. İnsan yorar çünkü hikâyesi karmaşıktır. İnsan üzer çünkü mutluluk tanımı çoğu zaman yanlıştır. İnsan yıpratır çünkü bazen anlaşılmazdır. Azalmak bir kaçış değil, kendine yaklaşmaktır. Ruhuna fazla gelen ne varsa uzaklaşmak, mutluluğa doğru bir adımdır.
Sayfa 103Kitabı okudu
Evrensel yasa şikâyetleri de emir gibi algılar ve bize şikâyet ettiğimiz şeyi fazlasıyla verir. Birilerinin sizi kızdırdığından şikâyet edip bir şey yapmıyorsanız, o kızgınlık duyduğunuz davranışı hayatınıza daha fazla çekersiniz. Ve her seferinde kendinizi kurban gibi hissedersiniz. Hayatın size haksızlık yaptığına inanıyorsanız, çok daha fazla haksızlığa uğrarsınız.
853 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.